0216 759 06 7510.00 - 18.00
Ataşehir / İSTANBULBarbaros Mah. Ardıç Sk. Varyap Meridian Sitesi 4 Katlı Plazalar Kısmı G2 Blok K:3 D:17

Gebelik ve Doğum

Gebelik ve Doğum

gebelikte diyabet, şeker tarama testi, şeker yükleme testi, diyabet hastalığında doğum

Gebelikte hedef kilo nasıl hesaplanır?

Hamilelik süreci ile başlayan muhteşem yolculukta anne adayının metabolizması baştan aşağıya değişmektedir. Bu değişikliklerin ve alınan kilonun esas sorumlusu ise tabi ki bebeğimizdir. Salgıladığı özel bir hormon ile anne adayının karbonhidrat metabolizmasını değiştirmekte ve tüm glukoz kullanımını bebeğe yönlendirmektedir. Bu durum ise gebelikte yağ asitlerinin metabolizmasının ve insülin direncinin değişmesine neden olmaktadır. Bu dönemde anne adayından istenen, gebeliğin belirli haftalarında belirli oranda kilo almasıdır. Bu alınacak olan kilonun miktarı ise çok çeşitli faktörler ile belirlenmektedir. Aşağıdaki faktörlere göre gebeliğin başlangıcınca HEDEF KİLO belirlemesi yapılır ve anne adayı buna göre takip edilir. Anne adayının yaşı Anne adayının gebelik öncesi kilosu Anne adayının boyu Anne adayının polikistik over hastası olması Anne adayının ek kronik hastalığı olması Anne adayının aile hikayesi Gebeliğin ikiz olması Tüp bebek ile gebelik İlk gebelik olması Kronik ilaç kullanımı Tiroid bezi hastalıkları Kız bebeğe hamile kalınması İnsülin direnci olması Bu faktörlere göre genel bir hesaplama yapılır ve anne adayına gebelik boyunca alması gereken kilo…
miyom, gebelikte miyom, perinatoloji uzmanı ataşehir

Miyom

Miyom nedir? 

Her 5 kadının birinde olan miyomlar, kadın rahminin en sık görülen iyi huylu tümörüdür. Ancak belirli kadınlarda çok daha sık görülmektedir. Miyomlar bulundukları yere göre şikayete neden olurlar. Ancak genel olarak en sık neden olduğu şikayet anormal kanama olmasıdır.

Miyom riskini artıran faktörler nelerdir?
  • Yaş: Miyomlar östrojen hormonu bağımlı tümörlerdir. Bu nedenle genelde 30-40 yaş aralığında büyürler, menopoza girince hormonların azalması nedeni ile geriler. Ancak tamamen kaybolmazlar.
  • Kilo ve beslenme: Aşırı kilo miyom gelişimini tetikleyen bir diğer durumdur. Myomlar kilolu kadınlarda normale göre daha sık görülmektedir.
  • Siyahi ırk: Bazı hastalıklar vardır ki ırk seçer. Miyomlarda bunlardan birisidir. Siyahi kadınlarda miyomlar çok daha sık görülmektedir.
  • Çocuk doğurmamak: 30 yaşından önce gebelik ve doğum tecrübesi yaşamamış kadınlarda miyom gelişimi çok daha sıktır. Bu durum miyom gelişimi için en riskli durumdur.
  • Genetik yatkınlık: Bazı aileler miyom gelişimine yatkındır. Kesin olarak saptanmamış olsa da miyom gelişimine yatkınlık oluşturan bazı genetik anormallikler varlığı düşünülmektedir. Bu hastalar özellikle 20’li yaşlarda miyomu olan kadınlardır. Bu nedenle genç yaşta miyomu olan kadınların ailevi risk faktörleri bulunmaktadır.
  • Sedanter hayat: Spordan uzak durum kadınlarda miyomların çok daha sık görüldüğü bilinmektedir.
  • İlaçlar: Kadınlık hormonları ve türevleri,  miyom gelişimini tetikleyebilir.
Miyom gelişim riskini azaltan durumlar nelerdir?

 Miyom gelişim sıklığını azaltan bazı durumlar vardır. Bunlar;

  • Bebek doğurmak
  • Sigara içmek
  • Zayıf olmak

Bu durumlar içerisinde miyom gelişim riskinin en çok azaltan durum doğum yapmaktadır. Her doğum, kadında miyom gelişim riskini azaltmaktadır.

Miyom hangi şikayetlere neden olur?

 Miyomlar, bulundukları yere göre şikayete neden olmaktadır. Aşağıda myom şikayetlerini görülme sıklığına göre sıralanmış bulacaksınız;

  • Şikayete neden olmaz ( en sık )
  • Adet kanamasının artırır
  • Adet ağrısını artırır
  • İlişki sırasında ağrıya neden olur
  • Sık idrara çıkmaya neden olur
  • Kabızlık ve dolgunluğa neden olur

Görüldüğü gibi miyomun en sık şikayeti aslında yoktur. Çoğu kadın muayene oluncaya kadar miyomu olduğunu bilemez. Bu nedenle her kadının yılda bir kez muayene olması gerekmektedir.

Miyomlar vücutta nereye yerleşir?

Miyomlar vücutta en sık rahimde bulunur. Ancak bunun dışında çok nadir alanlarda da miyomlar bulunabilir. Örneğin akciğer bunlardan birisidir veya karın içerisinde herhangi bir alanda veya dış genitalde dudak yapılarında miyomlar gelişebilir.

Miyomlar en sık rahimde bulunmaları nedeni ile bu alan ayrıntılı bilinmelidir.

Göz atabilirsinizRahim Hastalıkları

Rahimde miyomların bulundukları yerler;

  • Rahmin dış kısmı ( subseröz )
  • Rahim duvarının içi ( intramural )
  • Rahim duvarının altı ( submüköz )
  • Rahmin tam iç kısmı ( intra kaviter )

Rahim dış kısmı ( subseröz )

Bu miyom yerleşiminde, tümör rahim yatağı yönüne değil, rahim dış kısmına doğru büyür. Dış kısma doğru büyüyen miyomlar kadınlarda sıklıkla herhangi bir şikayete neden olmamaktadır.

Bazen küçük boyutta olabileceği gibi bazen de inanılmaz boyuta büyüyebilir. Ancak çok hastanın karında şişkinlik dışında bir şikayeti yoktur.

Rahim duvarının içi ( intramural )

Miyomlar en sık bu durumda saptanır, rahim kas dokusu içerinde yerleşen miyomlar adet kanamasını ve ağrısını artırır. Sıklıkla çok büyümezler, çünkü büyük boyuta gelmeden şikayete neden olmaktadır.

Rahim duvar yapısının altı ( submüköz )

 Rahim duvarı denilen yapının hemen altında yerleşiktir. Bu alanda bulunan miyomlar çok küçük olsalar bile aşırı kanamaya neden olurlar. 1-2 cm çaplı olanlar bile hemen şikayete neden olmaları nedeni ile erken dönemde tespit edilirler. Ek olarak bu miyomlar rahim yatağını bozmaları nedeni ile gebeliğin yerleşmesine engel olabilirler. Oluşmuş gebeliğin düşmesine neden olabilirler.

Rahim tam iç kısmı ( intra kaviler )

 Bu miyom lokalizasyonu, diğer yerlerden farklı olarak hem adet kanamamasını artırırken ek olarak ara kanamayada neden olabilmektedir. Çünkü normalde miyomlar ara kanamaya neden olmazlar. Ultrason ve histeroskopi ile kolaylıkla saptanırlar. Bazen rahim filminde bile görülebilirler.

Miyom tanı yöntemleri nelerdir? 

Sıklıkla normal kontrol sırasında veya şikayeti olan hastanın yapılan ultrason incelemesinde kolaylıkla saptanır. Ön tanı için ek işleme sıklıkla gerek kalmaz, anca çok sayıda miyom varlığında bazen MR inceleme gerekebilir.

Miyoma eşlik edebilen durumlar nelerdir?

Miyom, östrojen ile gelişen tümörler olması nedeni ile bazen ek hastalıklar ile birlikte olabilir. Miyomlara ek olabilen hastalıklar aşağıda sırlanmıştır;

  • Rahim duvarı kalınlığında artış
  • Rahim ici polip gelişmesi
  • Adenomyozis
  • Yumurtalık kisti ve tümörü
  • Meme kanseri
  • Böbrek kanseri

Bu nedenle miyomu olan kadınlarda ek hastalık olasılıkları da araştırılmalıdır.

Miyomlar ilaçla tedavi edilir mi?

Hayır, ancak ilaç ile geçici süre küçültülebilirler. Ancak bu ilaçlarda ciddi yan etki oluşturabilen ilaçlardır. Hasta ile konuşularak karar verilen tedavilerdir. Kadının ilaçların olası yan etkilerini ve sonuçlarını bilmesi gerekir.

myom, gebelikte myom, miyom, miyomektomi, miyom ameliyatıMiyomların cerrahi tedavileri nelerdir?

Miyomlar bulundukları yere göre ameliyat tipleri değişmektedir. Ameliyata karar verirken çok sayıda faktör göze alınmalıdır ve en az 3 farklı doktorun ameliyat kararında ortak fikri olmalıdır.

  • Açık ameliyat
  • Kapalı ameliyat
  • Histeroskopik ameliyat

Üç farklı yoldan miyomlar alınabilmektedir.

Genel olarak açık miyomektomi   en çok tercih edilen yöntemdir. Bu ameliyatta miyom boyutuna göre bir kesi yapılarak rahimden miyom alınır ve oluşan efekt kapatılır.Çıkarılan miyomlar patolojik incelemeye gönderilir.

Kapalı ameliyat ( laparoskopik ) ise eski yıllara göre artık çok tercih edilmemektedir. Çünkü rahimden alınan miyomun karın dışarısına çıkarılırken kullanılan morselatör denen aletin, ABD’de kullanımı yasaklanmış olmasıdır. Bu nedenle morselatör denen aletin kullanılacağı kapalı ameliyat tercih edilmemektedir.

Histeroskopik miyom çıkarımı hasta için son derece konforludur. Ameliyat kesisi yoktur. Alt kısımdan yapılması nedeni ile rahime ve karın bölgesine çok daha az zarar verilir.

Gebelik öncesi miyom alınır mı?

Burada karar verilmeden önce hastanın ayrıntılı muayene edilmesi, miyomları yerleri, çapları ve hastanın genel durumu değerlendirmeli ve sonra karar verilmelidir. Size tavsiyemiz, en az 3 farklı doktorun aynı şekilde karar beyan etmesi sonrasında ameliyata karar vermenizdir.

Miyom ameliyatından sonra ne zaman gebe kalınır?

Miyom ameliyatı sonrası gebelik zamanlamasına karar vermede, miyom alma ameliyatını yapan doktorun ön görüsü en doğrusudur. Çünkü ameliyatta miyomu, çıkarıldığı alanı, yaptığı kesiyi ve tamiri yapan doktorun tecrübesi son derece önemlidir. Ek olarak rahim içine girilip girilmediği bir diğer önemli noktadır. Ancak ciddi bir miyomektomi geçiren her kadının 1 yıldan önce gebe kalmaması önerilir. Ancak histeroskopik myomektomi sonrası vakanın durumuna göre 3-6 ay içerisinde gebe kalınabilir.

Miyom nedeni ile rahim alınır mı?

Kadının bebek isteğinin olmadığı ve yaşının 40 üzeri olduğu durumlarda, ön ilaç tedavilerine rağmen geçmeyen şikayetler varlığında rahim alınabilir. Bu ameliyatta sadece miyomlar içeren rahim alınır. Yumurtalıklar alınmaz, yani hasta menopoza girmez.

Miyomlar gebeliği nasıl etkiler?

Bu konu riskli gebelik sınıfına girer; düşük, kanama, erken doğum, bebek kaybı, makat duruş, sezaryen olunması ve doğum sonrası kanamaya neden olabilen bir durumdur. Anne adayının dikkatli takip edilmesi ve riskler konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Göz atabilirsinizRiskli Gebelik Belirtileri Nelerdir?

Gebelikte myom dejenerasyonu ( miyom ölümü ) nedir? 

 Gebelikte miyomlar yerleşim yerlerine göre farklı hallere girebilirler. Büyüyebilirler, kanayabilirler veya küçülebilirler. Bu durum takipte netleşir. Ağrı, kanama ve erken doğuma neden olabilirler.

Miyomu olan anne adayında doğum nasıl olur?

Miyom rahim duvarında bulunduğu yere göre gebeliği etkileyebilir. Gebelik kaybına neden olabileceği gibi, bebeğin duruşunu ve beslenmesinin bozabilir. Özellikle rahimin alt kısmında ise doğum kanalını kapayabilir ve sezaryene neden olabilir. En sık neden olduğu durum normal doğuma engel olmasıdır. Bu durumda sezaryen ile doğum gerçekleştirilir. Miyomun sezaryen sırasında alınıp alınmaması ise tamamen ameliyat içerisinde karar verilen bir durumdur. Karar vermede hekimin tecrübesi en önemlisidir.

12. hafta detaylı ultrason görüntüsü

11. ve 14. hafta arası detaylı ultrason

11. ve 14. hafta arasında detaylı ultrason her gebelikte yapılmak zorunda mıdır? 

Evet, bebeği hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyen anne ve baba adayları bu incelemeyi istemektedir. Her aile bu incelemeyi istemeyebilir. Bu nedenle gebeliğin 12. haftasında detaylı ultrason incelemesi yapılmalıdır.

11-14. haftada detaylı ultrasonografi yapılmasının önemi nedir?

Bu haftaların, ultrason ile değerlendirme için özel olmasının çok sayıda nedeni vardır.

Bu nedenlerden bazıları;

  • Bebeğin beyin gelişiminde ciddi bir problem olması durumunda ilk bulgular görülür,
  • Bebeğin kafatası kemiklerinin gelişiminin bozukluğunun ilk bulguları görülür,
  • Hayat ile bağdaşmayan ciddi sakatlıklar ilk bulgularını bu haftada verir.

Yukarıda verilen ve hayat ile bağdaşmayan hastalıkların birisinin varlığında, aileye gebeliği sonlandırma şansı verilmekte ve ileri haftaya gelmeden yapılan küçük bir müdahale ile anne sağlığına yeniden ve kısa zaman sonra kazanabilmektedir. Bu nedenle son derece önemlidir.

Detaylı ultrason sırasında ayrıca aşağıdaki hastalıkların tespitine yönelik de ilk bulgular görülür. Bu hastalıklar;

  • Belirli kromozom hastalıkları ilk bulgularını bu haftalarda verir.
  • Bebeğin karın ön duvarında olabilen ciddi rahatsızlık bu haftalarda ilk bulgusunu verir.
  • Bebeğin el kol ve ayaklarındaki ciddi rahatsızlıklar ilk bulgusunu verir.
  • Bebeğin idrar torbasının çıkışında bozukluk olması ilk bulgusunu verir.
  • Bebeğin sırt kemiklerindeki açıklık ilk bulgusunu verir.
  • Bazı kalp hastalıkları ilk bulgusunu verir.

Yukarında verilen durumların herhangi birisinin varlığında ise;

  • Aileye kesin tanı için yapılması gereken testler hakkında bilgi verilmekte,
  • İleri haftada ultrason incelemesinin bu alanda daha ayrıntılı yapılmasının sağlanmakta,
  • Nadirde olsa, anne karnında yapılabilen cerrahi seçeneklerinin aileye anlatılması gibi avantajlar sağlamaktadır.

Bu nedenle 11-14. hafta ultrasonografik incelemesi son derece önemlidir.

11-14. haftada yapılan ultrason, ikili testi etkiler mi?

Evet etkiler. Çünkü bu kan testi, yani ikili testte risk hesaplaması bebeğin boyu, ense saydamlığının kalınlığı (NT) ve burun kemiğinin durumuna göre değişmektedir. Bu nedenle ultrasonografik incelemede olabilecek olan yanlış bir ölçüm, testi etkiler ve sonucun yanlış olmasına yol açabilecektir.

Anne kanında fetal DNA testi ( noninvaziv test ) yaptıranlar bu ultrason incelemesini yapmalı mı?

Kesinlikle evet, yapılmalıdır. Çünkü anne kanında fetal DNA testi ile özel bazı kromozom anomalileri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunabilir. Ancak ultrason ile görülen diğer bir grup hastalık hakkında bilgi vermemektedir. Bu nedenle eğer bebeğiniz hakkında ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız bu incelemeyi yaptırınız.

11-14. hafta detaylı ultrason incelemesi için açlık gerekir mi?

Hayır, tam tersine tok olmanın bazen avantajı bile olabilmektedir.

11-14. hafta detaylı ultrason incelemesi nasıl yapılır?

Normalde üstten yapılan bir ultrasonografik inceleme ile bu işlem tamamlanabilir. Ancak bazen üstten bazı görüntüleri elde etmek çok zor olmakta ve vajinal ultrasonografi ile değerlendirme tamamlanmaktadır.

Bu nedenle doktorunuz sizden alttan ultrason yapılmasının gerekli olduğunu söyler ise lütfen bu muayeneye izin verin. Bu sayede bebeğinizin incelemesi tam olarak yapılabilecektir.

11-14. hafta detaylı ultrason incelemesi ne kadar sürer?

Normalde, bu inceleme 30 dakika ile 45 dakika sürebilmektedir. Daha kısa veya daha uzun olması çok olası değildir.

Detaylı ultrason incelemesi tekrar yapılır mı?

Evet yapılabilir. Ultrason incelemesi bebeğe zararı olmadığı kanıtlanmış bir inceleme şeklidir. Bu nedenle tekrar yapılabilir.

11-14 hafta ultrasonografik incelemesi bebeğin cinsiyetini kesin söyler mi?

Hayır, özellikle bu haftada bebeğin cinsiyetinin kesinleştirilmesi çok yanlış olabilir. Bu nedenle bebeğinizin cinsiyetinin kesin olarak belirlenmesi için 4. Aydan  sonra yapılan ultrasonografi mümkün olmaktadır.

12. haftada detaylı ultrason başka hangi konular hakkında bilgi verebilir?

Anne adayının gebeliğin 11-14 hafta arasında görülmesi ( ortalama 12. gebelik haftası ) sadece bebeğin incelemesi değildir. Anne ve bebeğin ileri hastalardaki olası hastalıkları hakkında bilgi sahibi olunabilir. Tecrübeli Perinatoloji uzmanı bazı ipuçlarını değerlendirebilir. Aşağıdaki hastalıklar hakkında bilgi alınabilir;

  • Gebelik zehirlenmesi ( preeklampsi ) hipertansiyon gelişim riski
  • Erken doğum riski
  • Gelişme geriliği riski
  • Gizli şeker hastalığı

Yukarıda verilen hastalıklar, gebeliğin 12. haftasında yapılan detaylı ultrason incelemesi ile erken dönemde tespit edilebilmektedir.

12. hafta detaylı ultrasondan sonra nasıl bir yol izlenmelidir?

Gebelik takibinde iki kez detaylı ultrason yapılır. İlki 12. haftada yapılır. Bu haftada sorun görülmeyen gebelik, ikinci detaylı ultrason ile 20. haftada tekrar değerlendirilir.

Gebeliğin 18-23. haftaları arasında yapılan ikinci detaylı ultrason incelemesi çok daha farklı bir incelemedir.

sezaryen ameliyatı, sezaryen dikişi, sezaryen dogum, epidural sezaryen

Sezaryen Doğum

Sezaryen nedir? Sezaryen doğum nasıl gerçekleşir?

Sezaryen ameliyatı, dünyada en çok yapılan cerrahi işlemdir. Bulunduğu ve sağlıklı yapıldığı yıldan beri anne ve bebek sağlığı için gerektiğinde hayat kurtarıcı bir işlemdir. Günümüz şartlarında her yüz ilk gebelikten ortalama %10-20’si sezaryen ile doğum yapmaktadır. Sezaryen isminin nereden geldiği tam olarak bilinmemektedir. Ancak Eski Roma Kralı Sezar’ın bir kadın gebe iken vefat eder ise anne ve bebeğin ayrı ayrı gömülmesi emrinin verilmesi ile ‘Sezar’ın yaptığı gibi’ anlamında kullanılmıştır.

Hangi durumlarda sezaryen doğum yapılmalıdır? Sezaryen doğum tipleri nelerdir?

Sezaryen gerekliliği farklı başlıklar altında değerlendirilir. Çok farklı nedenler sezaryen ile doğumu gerekli kılar. Bunları sıralayacak olursak;

Anne adayı kaynaklı sezaryen nedenleri

Anne adayının kemik yapısı nedeni ile: Anne kemik yapısının dar olması, şekil bozukluğu olması veya açılarının kısa olması, doğumda anne ve bebeği zora sokabilir. Bu durumda müdahale gerekebilir. Bu günümüzde, eskiden de olduğu gibi en sık sezaryen nedenidir. Kemik yapı bozukluğu, sancı olmayan dönemde yapılan çatı muayenesi ile tanınabileceği gibi bir kısmı da anne rahmi sancılandıktan sonra tanınmaktadır. Yani doğum dinamik bir süreçtir ve bu nedenle yakın takip edilmelidir.

 Annenin rahim yapısı neden ile: Anne rahminin yeterince gelişmemesi, perde olması, rahim ağzı yetmezliği, ters durması, rahimde büyük miyomlar olması veya adenomiyotik rahime sahip anne adaylarının rahimleri doğum süresince zorlanır ve doğum sonrası kanama riski gelişir. Bu nedenle rahimi çok zorlamadan sezaryen ile gebeliği sonlandırmak gerekebilir.

 Annenin sistemik hastalığı nedeni ile: Anne adayının var olan kalp, akciğer veya beyin ile ilişkili bazı hastalıkların doğum sırasındaki ıkınma sırasında daha kötü etkilenme riski olması durumunda, anne sağlığı amacı ile sezaryen yapılabilmektedir. Bazı hastalıklar ise gebelik süresinde ortaya çıkar bunlarda bir an önce gebeliği sonlandırmak gerekir. Bu nedenle sezaryen olunabilir. Bunlara örnek olarak gebelik zehirlenmesi, gebelik kolestazı, gebelik karaciğer yetmezliği, HELLP sendromu, gebelikte beyin kanaması gibi çok farklı hastalıklar durumunda da sezaryen olunabilir.

Bebek kaynaklı sezaryen nedenleri

Bebek nedeni ile: Henüz doğmamış bebeğin ultrason ile incelenmesinde bebekte var olan aşırı irilik, aşırı gerilik, bebek suyunun aşırı fazla olması, bebeğin ters durması, bebeğin başını tam olarak kemik yapıya yerleştirmemiş olması, erken doğum varlığında, bebeğin kordonunun sarkması, bebek kalp atışlarının düşmesi, bebekte var olan bazı hastalıkların olması ( kalp anomalisi, sakrokoksigeal tümör, kardiyak tümör, başta sıvı toplanması ( hidrosefali ), v.b. bebeğin sağlıklı doğma şansını azaltan durumlar varlığında sezaryen yapılabilir.

 Bebek eşinin yapısı nedeni ile: Bebeğin eşi denilen plasentada var olan bazı hastalıklarda sezaryene neden olabilmektedir. Bunlar içerisinde bebeğin eşinin önde gelmesi ( plasenta Previa ), bebeğin eşinin doğumdan önce ayrılması( plasenta dekolmanı ), bebeğin eşinin yapışıklık olması, bebeğin eşinde tümör olması gibi nedenler sezaryene neden olabilmektedir.

Sezaryen tipleri;
  • Normal klasik sezaryen
  • Phannenstiel tekniği ile sezaryen
  • Joel-cohen tekniği ile sezaryen

 Normal klasik sezaryen : Günümüzde sadece belirli durumlarda yapılmaktadır. Onun dışında artık terk edilmiştir. Bu ameliyatta cilt kesisi göbek altında ve yere dik bir kesidir. Sonrasında rahimde aynı şekilde kesilerek bebeğe ulaşılır. Bu teknik son derece eski ve kullanılmayan bir tekniktir. Bu teknik günümüzde sadece plasenta previa olup ve acreata veya increata olan ( yapışık bebek eşi ) vakalarda tercih edilmektedir. Rahim alma ihtimali yüksek durumlarda bu kesi anne, bebek ve doktor için son derece uygun ve tercih edilmesi gereken tekniktir.

Phannenstiel tekniği ile sezaryen: Yaklaşık 100 yıldır yapılan sezaryen tekniğidir. Kesi, cilt çizgilerine yatay hafif kavisli bir kesidir. Sonrasında cerrahi makas ve gerekli aletler ile teknik bir şekilde içeri girilir. Hem ilk gebelikte hem de sonraki sezaryenlerde uygulanmaktadır.

Joel-cohen tekniği ile sezaryen: Yaklaşık 20 yıldır dünyanın farklı ülkelerinde uygulanan tekniktir. Kesi normal sezaryen kesisinin 3 cm üzerinde göbeğe daha yakın ve düzdür. Kesi sonrası tabakalar el ve parmakla geçilir. Phannenstiel tekniği ile karşılaştığında ağrı ve ateş gelişim riski daha düşük olsa da uzun dönemde etkisini gösterecek çalışma yoktur. Bu nedenle sıklıkla ilk gebelikte tercih edilen sezaryendir.

Sezaryen doğumda genel ve epidural anestezi farkı nedir? Nasıl uygulanır?

Sezaryen operasyonu sırasında tercih edilen anestezi tipleri hastaya göre tercih edilmektedir. Genelde yapılan işlem epidural anestezidir. Ancak yapılamaması durumunda genel anestezi tercih edilmektedir. Epidural anestezi anne ve bebek için çok daha konforludur. Ancak her anne adayı bu işleme uygun değildir. Örneğin;

  • Epilepsi ( sara ) hastası olanlar
  • Kan sulandırıcı iğne kullananlar
  • Kan sulandırıcı hap kullananlar
  • Kan pıhtılaşma hücreleri düşük olanlar
  • Tansiyonu aşırı yüksek olanlar
  • Panik atak hastası olanlar
  • Acil doğum olması gereken durumlar

Bu hastalar epidural için uygun değildir. Bu nedenle epidural öncesi anestezi uzmanı işlem öncesi hastasını görmesi ve gereken soruları sorması gerekmektedir. Epiduralde anne adayı hekimi duyar, kendine yapılan işlemleri hissedebilir ancak kesinlikle ağrı olmamalıdır. İşlemin amacı ağrının olmamasıdır. İşlem sırasında ağrı olması epiduralin tutmadığı anlamına gelir. Bu durumda genel anesteziye geçilerek işleme devam edilmelidir.

Sezaryen doğum kaçıncı haftada uygulanır?

Normalde, herhangi bir doğumu gerektirecek özel bir durum yoksa, elektif, yani isteğe bağlı sezaryen ameliyatı için 38-39 hafta doğum için uygun haftadır. Ancak karar vermede anne, bebek hastane şartları değerlendirilmelidir. Ancak acil sezaryen gerektiğinde ise her haftada sezaryen ile doğum yapılabilir.

Sezaryen doğumlarda ek ameliyatlar hangi durumlarda yapılır?

Sezaryen sırasında çok gerekmedikçe ek ameliyat yapılmamaktadır. Günümüzde sezaryene en sık eklenen cerrahi tüp bağlama ( tubal sterilizasyon ) ameliyatıdır. Tüp bağlama sırasında sezaryanın aşırı uzamaması nedeni ile güvenle yapılabilir. Ancak bazen ek ameliyat yapılabilir. Özellikle miyom, kist, eski yara izlerinin çıkarılması veya bazı yapışıklıklar için sezaryen uzatılabilir ve ek cerrahi uygulanabilir. Ancak kesinlikle liposuction yapılmamalı, herhangi bir estetik cerrahi uygulanmamalıdır.

Sezaryen doğumdan sonra nelere dikkat edilmelidir?

Sezaryenin tipine, hastanın durumuna ve ek hastalık varlığına göre öneriler değişmekle birlikte bazı genel öneriler vardır. Bunlar;

  • Sezaryen sonrası anne adaylarının, ameliyat olan hasta psikolojisinde olmaması en önemli önlemdir. Yavaş yavaş hayata karışmalı ve hareket etmelidir.
  • Evde uzun süre yatak istirahati yapması bazı risklere neden olabilir. Bu nedenle hareket edilmelidir.
  • Bol sıvı alınmalı ve 3 saat ara ile bebek emzirmeye devam edilmelidir.
  • Bebeğin göğüsü tam boşaltamaması durumunda pompa yardımı ile göğüs boşaltılmalıdır.
  • Göğüslerin dolu kalması annede ateş ve ağrıya neden olabilir.
  • Ağrı kesici ve diğer ilaçlar dikkatli kullanılmalıdır.
  • Korse kullanılabilir, korse kullanımının herhangi bir zararı yoktur.
  • Gaz oluşumuna neden olacak gıdadan uzak durulmalıdır.
  • Allerjiye neden olacak gıdadan uzak durulmalıdır.
  • Mümkünse her gün ılık duş alınmalı.
  • Aşırı inek sütü ve süt ürünü kullanımından kaçınılmalıdır.
  • Sütün tam geldiği gün hafif bir ateş olacaktır.
  • Bunun dışında ateş olması durumunda özellikle göğüsler ve ameliyat yeri muayene edilmelidir.
  • Kanamalı ve pıhtılı akıntı normaldir ve her geçen gün azalmalıdır. Ancak kötü koku olmamalıdır.
  • Yeni teknikler nedeni ile yara bakımına gerek kalmamıştır.
  • Özel estetik dikiş yapılması neden ile dikiş alınmamaktadır.

Öneriler hastaya özel olarak verilmelidir. 10 gün sonra yara bakımı ve lohusalık bitiminde genel kontrol yapılmalıdır.

bebek kalp ultrasonu

Bebek kalp tümörü: Rhabdomyom

Anne karnında bebekte kalp tümörü görülmesi

Anne karnında yapılan ultrason incelemesinde son derece nadir olarak kalp tümörü görülebilmektedir. Anne ve baba adayı için çok önemli bir haber olan kalp tümörü varlığı sonrası yapılması gereken çok sayıda test ve araştırma bulunmaktadır. Bu makalede gerçek bir vaka üzerinden rhabdomyom varlığında gebelik takibi, hastalığın seyri, tuberoz skleroz araştırması, doğum ve sonraki takip hakkında bilgi bulabileceksiniz.

Rhabdomyomun gebelik süreci

Sıklıkla gebeliğin 20-30. haftaları arasında yapılan ultrason incelemesinde bebeğin kalbinde tümör olduğu şeklinde ön tanı ile tanınır. Sonrasında perinatoloji uzmanı muayenesi istenir. Perinatoloji uzmanı muayenesi ve bebek kalp doktoru ekokardiyografik incelemesi ile rhabdomyom ön tanısı konur ve aile bilgilendirilir. Gebelik süresince nadiren kalp yetmezliği ve ritim bozukluğu olarak bebek kaybedilebilir. Bu nedenle sık aralıklarla bebek ultrason incelemesi ile takip edilmelidir.

Detaylı ultrasonda rhabdomyom görülür mü?

Bebeğin 18-23. haftaları arasında yapılan detaylı ultrason incelemesi sırasında sıklıkla görülmez. Çünkü bu tümör genelde 24. haftadan sonra gelişmektedir. Ancak bazen 20. haftada da görülebilir.

Göz atabilirsiniz. Riskli Gebelik Nedir? Riskli Gebelik Uzmanı- Perinatoloji Uzmanı kimdir?

Anne karnında bebek kalbinde tümör olduğunda neler yapılmalı?

Bu durumda aile perinatoloji uzmanı tarafından değerlendirilmeli, detaylı ultrason tekrar yapılmalı, sonrasında aşağıdaki işlem ve muayeneler aileye önerilmelidir.

  1. Perinatoloji uzmanı takibi
  2. Detaylı ultrason
  3. Genetik uzmanı muayenesi
  4. Tuberoz skleroz hakkında ailenin bilgilendirilmesi
  5. Bebek kalp ultrason ( fetal ekokardiyografi ) yapılması
  6. Kordosentez veya amniyosentez seçeceğinin aileye sunulması
  7. Bebeğe anne karnında MR inceleme yapılmasının önerilmesi
  8. Bebeğin iki hafta ara ile takibe alınması
  9. Anne karnında bebek ölümü nadiren olabilen bir durum olması nedeni ile ailenin ayrıntılı bilgilendirilmesi ve tüm olasılıklara hazırlanılması.
  10. Anne, baba ve bebekte genetik araştırma yapılması
Tuberoz skleroz hakkında ayrıntılı bilgi alınmalı

Maalesef anne karnında bebek kalbinde tümör olduğunun görülmesi durumunda akla tuberoz skleroz gelmektedir. Kalpte görülen tümör varlığında bebekte yüksek oranda görülme olasılığı olan bir hastalıktır. Maalesef genetik aktarımı olan bir hastalıktır ve seyri son derece değişiktir. Bu hastalarda aşağıdaki durumlar gelişebilir;

  • Kalp ritim bozukluğu
  • Kalpte çok sayıda tümör olması
  • Yüzde burun çevresinde cilt renginde sed nodüller
  • Epilepsi ( sara ) hastalığı
  • Beyin böbrek ve karaciğerde tuberoz yapıları
  • Böbrek yetmezliği
  • Değişik seviyede zeka geriliği
  • Ciltte beyaz lekeler veya burun kenarlarında nodüller
Anne karnında tuberoz skleroz tespit edilir mi?

Evet, tespit edilebilir. Bebekten alınacak olan kan örneği ( kordosentez ) veya bebeğin bulunduğu ortamdan alınan sıvı örneği ( amniyosentez )ile bu hastalığın bebekte var olup olmadığı kesinlikle öğrenilebilir. Aileye kesin bir sonuç verilebilir.

Kalpte tümörü olan bebek normal doğar mı?

Kalpte çok sayıda tümörü olan bebeklerde doğum sırasında ritim bozukluğu veya kalp yetmezliği gelişebilir. Bu nedenle sezaryen ile doğmaları ve doğum sonrası yenidoğan uzmanı ve bebek kalp uzmanı tarafından vakit geçirilmeden muayene edilmelidir. Doğum sonrası bebeklerde kalp ritim bozukluğu ve epilepsi ( sara ) nöbeti geçirme oranı yüksektir.

Doğum sonrası rhabdomyom ne olacak?

Doğum sonrası kalpte olan tümörler hızla geriler ve genelde kaybolurlar. Çok nadiren ameliyat gerekli olur. Eğer tuberoz skleroz birlikteliği yok ise bebeğin sonraki hayatında ek herhangi bir risk olma olasılığı son derece düşüktür.

Rhabdomyom’dan sonraki gebelik nasıl olmalı?

Eğer tuberoz skleroz tespit edilen ve kalbinde tümör ile doğan bebeği olan bir aile ile karşı karşıyaysak, öncelikle genetik uzmanı tarafında aile değerlendirilmeli.

  • Anne ve babada genetik eğilimi oluşturacak bozukluk veya akraba evliliği tespit edilmesi durumunda sonraki gebelikte erken haftalarda koryon villus örneklemesi veya amniyosentez ile kesin tanının erken gebelik haftalarında konulması ve aileye terminasyon seçeceğinin sunulması.
  • Bir diğer seçenek ise bu aileye tüp bebek yöntemi ile gebelik elde edilmesi ve bebeğin transferi öncesi genetik araştırma yapılarak hastalığı taşıyıp taşımadığının tespiti sonrası transfer yapılmasıdır.
kadınlarda kısırlık nedenleri, en iyi tüp bebek uzmanı, femara kadın kliniği, oktay kaymak

Kadına ait İnfertilite Nedenleri

Kadınlarda kısırlık (infertilite) nedenleri nelerdir?
  • Yumurtalık hastalıkları
  • Rahim hastalıkları
  • Tüp hastalıkları
  • Hormon bozuklukları
  • Yumurtlama bozuklukları
  • Cinsel işlev bozuklukları
  • Sistemik hastalıklar ( tiroid, şeker, böbrek ve karaciğer hastalıkları v.b.)

Yukarıda sıralanan nedenlerin alt başlıkları da bulunmaktadır. Tüm bu nedenler ayrıntılı incelenmeli ve sonuçlar total olarak değerlendirilmelidir.

Kadında kısırlık belirtileri var mıdır?

Kısırlık bir grup anne adayında, evlenmeden önce bile tahmin edilebilir. Ancak çoğu neden herhangi bir şikayete neden olmadan, sadece evlendikten sonra ortaya çıkmaktadır. Ancak özellikle belirli şikayetler, olası yumurtlama bozukluğu ve/ veya hormon bozuklukları ve/veya rahim hastalıklarını işaret etmektedir. Bu nedenle aşağıda verilen durumlardan bir veya birkaçı sizde de varsa, sizde kısırlık şikayeti ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

Bunlar;

  • Adet düzensizliği
  • Kıllanma şikayeti
  • Bel çevresinde yağlanma
  • Yağlı cilt ve aşırı sivilce
  • Adet döneminde aşırı ağrı
  • Adet döneminde aşığı karın ağrısı
  • Kötü kokulu akıntı, ateş ve kasık ağrısı
  • Adet döneminde hiç ağrı olmaması
  • Adet kanamasının 3 günden az olması
  • Adet ortasında akıntı artmaması
  • Yumurtlama sonrası vücut ısısı artmaması
  • Anne veya kız kardeşinde kısırlık veya düşük hikayesi olması
  • 35 yaş üstü olunması
  • Kronik hastalık bulunması
  • Kanser tedavisi geçirmiş olmak
  • Atom tedavisi veya kemoterapi almış olmak’tır. 

Bu durumlar, beraberinde kısırlık getirebilen durum veya şikayetlerdir. Gebelik planlamasından önce muayene ve gereken testlerin yapılması önerilir.

Kısır olup olunmadığı öğrenilebilir mi?

Evlenmeden ya da gebelik planlamasından önce yapılabilecek test ve incelemeler ile kısırlık öğrenilebilir. Bu incelemeler;

  • Adetin 3. günü kadın hormonlarının ölçümü
  • Adetin 3. günü yumurta sayılması
  • Yumurtlama takibi
  • Ultrason ile rahim, rahim ağzı ve yumurtalık incelemesi
  • Antimüllerian hormon ölçülmesi (AMH)
  • Rahim filmi çekilmesi
  • Kronik hastalık araştırması yapılması

Bu testler, kadın nedenleri için başlangıçta önerilen bazal testlerdir. Hastanın durumuna göre daha da genişletilebilir.

Kısırlık anneliğe engel midir?

Kısırlık sadece anne adayı ile değil, aile birlikte değerlendirilmeli ve yol haritası aile ile birlikte çizilmelidir. Ailenin bebek istek düzeyine göre tedavi seçenekleri değerlendirilir. Çoğu aile basit tedaviler ile bebek sahibi olurken, bir grup aile defalarca tüp bebek uygulamasına rağmen gebelik elde edememektedir. Ancak günümüzde bu oran giderek azalmaktadır. Bu nedenle hep umutlu olmak ve ailenin moralini yüksek tutmak gerekmektedir.

Polikistik over (PKOS) hastalığı olanlar anne olabilir mi?

Polikistik over hastalığı, kadında yumurtlama bozukluğu ile giden sistemik bir hastalıktır. Yani sadece yumurtalık hastalığı değildir. Bu nedenle sistemik bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Bu hasta grubunda gebelik elde edilmesi amacı ile anne ve baba adayına bir yıl süre verilir. Bu bir yıl sonucunda gebelik elde edilmez ise basit yumurta büyültme tedavisi yapılarak gebelik kolaylıkla elde edilebilir.

Yani polikistik over hastalığı olan kadınların bir grubu bebek elde etmek için uğraşmak zorunda kalabilir. Ancak çok basit bir tedavi ile gebelik yolu da açılabilecektir.

Detaylı bilgi için göz atabilirsiniz. Polikistik Over Sendromu (PCOS)

Endometriozis hastalığı olanlar anne olabilir mi?

Endometriozis hastalığı, kadın hastalıkları içerinde tedavisi olmayan bir durum olarak yer tutmaktadır. Ancak gebeliğe engel bir durum çoğu zaman teşkil etmez. Endometriozis hastalığında normal yolla gebelik elde edilebileceği gibi gebelik elde edilemediği durumlarda tıpkı polikistik over hastalığı gibi basit tedaviler veya tüp bebek yardımı ile gebelik oluşabilir.

Detaylı bilgi için göz atabilirsiniz. Endometriozis (Çikolata Kisti)

Endometriozisli hasta gebe kaldığında hem hastalık iyileşir hem de gebelikte herhangi bir anormallik olmaz. Bu nedenle endometriozisli hastaların özel değerlendirilmesi gerekmektedir.

anne karnında uygulanna tedaviler, istanbul en iyi perinatoloji uzmanı, atasehir perinatolog

Anne Karnında Uygulanan Tedaviler

Anne karnındaki bebeğe doğmadan hangi tedaviler uygulanabilir?

Gelişen tıbbi görüntüleme ve teknik aletler sayesinde, anne karnında bazı durumlara müdahale edilebilmektedir. Aşağıda anne karnında tedavi uygulanabilen bazı durumlar görülmektedir;

  • Bebekte aşırı kansızlık durumunda anne karnında kan nakli
  • Bebekte konjenital adrenal hiperplazi durumda tedavi
  • Bebekte kalpte artimi olması durumunda tedavi
  • İkiz gebelikte ikizlerin birbirinden kan nakli olması durumunda
  • Amniyotik band sendromu ( son derece nadir )
  • Bebekte idrar torbasında tıkanıklık
  • Bebekte yumurtalık kisti
  • Bebekte akciğerde kistik yapı
  • İkiz gebelikte kalbi olmayan bebek olması
  • Üçüz veya daha fazla gebelikte bebek sayısının indirgenmesi
  • Bebeğin boynunda kitle veya kistik yapı olması
  • Aşırı fazla olan sıvının boşaltılması
  • Anomalili bebeğin kalp atışının durdurulması ( selektif fetosid )

Yukarıda anlatılan durumlara bazen anneye verilen ilaçlarla, bazen rahime yerleştirilen özel bir alet ( katater, radyofrekans, lazer, bipolar  koter ) ile bazen anne rahmine girilen özel bir iğne ile yapılabilmektedir. Teknik olarak zor ve tecrübe isteyen bu işlemler, kendi içlerinde bazı riskler barındırmaktadır. İşlem öncesi ailenin yeterince bilgilendirilmesi ve gereken onamlar alındıktan sonra işlem uygulanmalıdır.

Eğer gebeliğinizde bu tarzda bir riskli durum var ise, uzman ekibimizin fikrini almanızı öneririz.

ikiz gebelik, cogul gebelik,

Çoğul Gebelikler

Çoğul gebelik nedir?

Normalde insan rahmi, hayvanlar aleminden farklı olarak iki ayrı tüpten oluşmaz. Kadında bu tüpler birleşiktir, bu nedenle tek bir rahim vardır. Bu tek rahime belirli sayıda bebek sığmaktadır.

Tekil gebeliğe hazır olan rahime iki, üç ve daha çok bebek yerleşebilmektedir. Bu durumlardan en sık görülen ikiz gebeliktir.

Çoğul gebelik çeşitleri nelerdir?

İkiz gebeliklerin en sık görülen tipi çift yumurta ikizliğidir( %80). Ancak tek yumurta ikizliği de gelişebilmektedir.

Yapısı ve durumu gereği son derece özel takip gerektiren durumlardır. İkiz gebeliklerde plasenta yani bebek eşlerinin birbirinden ayrı olması, bebeklerin ayrı keselerde bulunması nispeten iyi bir durumdur.

Ancak tek yumurta ikizliği ile başlayan süreçte, bebeklerin eşleri tek olabilir ( monokoryonik ) veya tek kese içerisinde bebekler bulunabilirler (monoamniyotik) veya birbirine yapışık bebekler olabilirler.

İkiz gebelikler riskli gebelik sınıfına girmektedir. Ancak tek yumurta ikizleri yapısı gereği çok daha riskli bir sınıfta bulunmaktadır.

Tek yumurta ikizleri nedir? Nasıl oluşur?

Tek yumurta ikizliği ( monozigotik ) olan gebelikler, normal oluşan bir bebeğin, gebeliğin belirli günlerinde bilinmeyen bir neden ile bölünmesidir. Bebeğin bölünmesi sonucunda genetik olarak birbirinin aynı bebekler gelişebilir.

Bölünmenin olduğu güne göre ise farklı tipte gebelikler gelişecektir.

Bunlar;

  • İki ayrı kese, iki ayrı plasenta ( diamniyotik dikoryonik )
  • İki ayrı kese, tek plasenta ( diamniyotik, monokoryonik )
  • Tek kese, tek plasenta ( monoamniyotik, monokoryonik )
  • Yapışık ikizlik ( siyam ikizleri, monoamniyotik monokoryonik )
Çift yumurta ikizleri nedir? Nasıl oluşur?

İnsan vücudunda bazı durumların varlığında bir siklusta iki farklı yumurtlama olabilir ve iki ayrı kardeş, bazen aynı anda anne rahmini paylaşırlar.

Bu durumda her zaman iki ayrı kese, iki ayrı bebek eşi gelişir ( diamniyotik dikoryonik gebelik ). Cinsiyetler aynı olabilir veya farklı olabilir. Cinsiyetlerin aynı olması tek yumurta ikizliğini göstermez. Tıpkı bebek eşlerinin ayrı olmasının çift yumurta ikizliğini göstermediği gibi.

İkizlerin gebelik takipleri kim tarafından yapılmalıdır? İkiz gebelik riskli gebelik midir? Neden?

Çoğul gebelikler yapısı ve doğası gereği gebeliğin tüm risklerini iki katı fazla barındıran durumlardır. Bu nedenle riskli gebelik sınıfına girerler ve bu şekilde perinatoloji uzmanlarınca takip edilmektedir. İster tek yumurta ister çift yumurta olsun, en büyük riskleri erken doğum riskidir. Ancak özellikle tek yumurta ikizlerinin sahip olduğu özel riskler vardır.

Bunlar;

  • İkizden ikize kan nakli
  • Bir ikizin kalbinin olmaması
  • İkizlerden birisinin gelişme geriliği olması
  • İkizlerin birinin kalbinin durması
  • İkizlerden birisinin düşmesi
  • İkizlerden birinde anomali olması
  • İkizlerden birisinin suyunun azalması
  • İkizlerden birisinin down sendromu olması’dur.

Bu durumlar daha da artırılabilir. Bu nedenle ikiz gebelikler riskli gebeliklerdir.

İkizlerin doğumu kaçıncı haftada olur? İkiz bebekler normal doğabilir mi?

İkiz gebeliklerin normal gebelikte olan 40 haftası, 38. haftadır. Ancak ikiz gebeliğin tipine göre doğum haftaları giderek daha erken haftalara iner. Zaten sıklıkla erken doğum meydana geldiği unutulmamalıdır. Özellikle tek kesede iki bebek olması durumunda ise gereken önleyici tedavi planlaması sonrası  33-34 haftada gebelik sezaryen ile sonlandırılmalıdır.

kısa gobek kordonu, uzun gobek kordonu, gobek kordonu, istanbul en iyi kadın dogum uzmanı, atasehir perinatolog

Göbek Kordonu Sorunları

Göbek kordonu nedir? Göbek kordonu ne işe yarar?

Göbek kordonu denilen yapı anne karnındaki fetüsün gelişebilmesinin ve beslenmesinin olmazsa olmazıdır. Gebe kalındıktan sonra plasenta ve göbek kordonundan oluşan destek sistemi aracılığıyla fetüs yani bebek gereken oksijeni ve besini kordondan alarak sağlıklı bir şekilde gelişimini ve büyümesini sürdürür. Doğum öncesi süreçte rutin şekilde yapılan gebelik takiplerinde ultrason görüntülemeleriyle kordonun varlığı görülür. Ancak bu görüntülemeler kordonun uzunluğu hakkında bilgi vermez. Kordon uzunluğu genellikle ve ortalama olarak 50-60 santim uzunluğunda olmaktadır. Bazı durumlarda bu mesafe kısalabilir ya da uzayabilir. Her durumda bebeğimiz için farklı riskleri beraberinde getirebilmektedir.

Kısa göbek kordonu nedir? 

Bebeğin göbek kordonu 30 santimin altında olduğu durumlar tıbbi olarak “kısa kordon” olarak adlandırılır. Kısa kordonu olan bebeklerin doğumu sırasında kalp atışlarında düşüklük yaşanabilir. Çünkü bebek doğmak isteyecektir, plasenta dediğimiz bebeğin eşi de rahmin tam tepesinde bulunuyorsa 30 santimlik mesafeyi aşıldığı an bebeğin kalp atışları etkilenmeye ve azalmaya başlar. Burada belirleyici olan plasentanın konumudur. Plasenta rahmin tepesine değil de aşağısına yerleşmişse bebek doğarken 30 santimi aşmaz ve doğumda bebeğin kalp atışları etkilenmez. Dikkatle takip edilmesi ve gerekiyorsa acil sezaryene başvurulması gereken bir durumdur. Ancak kısa kordon bebek için bir sorun olabileceği gibi anne için de ciddi sorun olabilmektedir. Kısa kordondan dolayı “uterin inversiyon” yani rahmin içinin dışına çıkma riski yaşanabilir. Son derece nadir ve tehlikeli sonuçları olabilir. Anne rahminin vajenden dışarıya çıkmasını tetikleyebilecek bir durumdur.

Uzun göbek kordonu nedir?

Ortalamanın üzerindeki göbek kordonu yani 50-60 santimden uzun olan göbek kordonu “uzun kordon” olarak adlandırılır. Bu durumda kordon dolanması sık yaşadığımız bir durumdur ancak toplum arasında bilinenin aksine kordon dolanması sezaryen nedeni değildir. Ancak kordonun sadece bebeğin boynuna değil, ellerine, ayaklarına çok fazla dolanabildiği durumlarda ters hareket neticesinde bebeklerimizin hayati riski ortaya çıkabilir. Yine uzun kordonda düğümlerde ortaya çıkabilmektedir.

plasenta previa, bebek esinin hastalıkları, bebek esinin yapışması

Bebek eşi- Plasenta Sorunları

Bebek eşi (plasenta) nedir? Bebek eşi hamilelikte hangi sorunlara neden olur?

Plasenta veya bebek eşi, anne ile bebek arasında tampon görevi gören, son derece önemli bir yapıdır. Bu yapının halen tüm özellikleri ve fonksiyonları tam olarak bilinmemektedir. Ancak gebeliğin sağlıkla gelişmesi ve bebeğin dış ortamdan korunması için son derece önemlidir. Plasenta ( bebek eşi ) bazı hastalıkları barındırabilir. Bu hastalıkları sıralayacak olursak;

  • Bebek eşinde kireçlenme ( kalsifikasyon) veya yaşlanma
  • Bebek eşinin tam gelişmemesi
  • Bebek eşinin doğum kanalını kapaması ( plasenta Previa )
  • Bebek eşinin doğumdan önce ayrılması ( plasenta dekolmanı )
  • Bebek eşinde kanama olması ( subkoryonik hematom )
  • Bebek eşinde apse olması
  • Bebek eşinin enfeksiyonu ( villitis / koryoamniyonit )
  • Bebek eşinin parçalara ayrılması ( bilobata )
  • Bebek eşinde şekil bozukluğu ( circumvallat plasenta / aksesuar lob )
  • Bebek eşinin rahim duvarına yapışması ( plasenta acreata, increata, percreata )
  • Bebek eşinde kist olması

Tüm bu durumlarda hem bebek hem de anne hayati tehlikeye sokabilecek durumlar gelişebilir. Dolayısı ile riskli gebelik sınıfına girmektedirler. Riskli gebelik uzmanı tarafından takip edilmelidirler.

Plasenta Previa nedir?

Bebek eşinin ( plasenta ) doğum kanalının önünde gelmesi olarak tanımlanan duruma Plasenta Previa denir. Plasenta doğum kanalını yarım veya tam kapatabilir. Her iki durumda anne ve bebek için son derece tehlikesi bir süreci barındırmaktadır. Aşağı yerleşimli plasenta ise, doğum kanalına yakın sonlanan bebek eşi varlığında kullanılan tabirdir. Diğerleri kadar olmasa da bu durumda gebelikte doğumda kanamaya neden olabilir.

Plasenta Previa olanlar nelere dikkat etmeli?

Plasenta Previa hem kendisi hem de yanında olabilen yapışma bozukluğu nedeni ile hayati riske sokabilecek ciddiyette kanama riskine sahiptir. Gebelikte bu tanı konulduktan sonra anne adayının takibi ve önerileri diğer annelerden farklıdır. Her an kanama riski ile gebelik sürecini takip etmek, hem anne hem de hekim için son derece riskli bir süreçtir.

Plasenta Previa tedavisi nasıl uygulanır?

Bebeğin eşinin önde gelmesi durumunda bazı riskli durumlar beraberinde gelişebilmektedir. Bu durumlarda anne, baba ve bebeğin hazırlanması gebelik sürecinin en önemli noktasıdır. Yaşanabilecek riskli durumlar;

  • Erken doğum
  • Anne adayında kanama
  • Anne rahminin doğum sonrası alınması
  • Anne adayının rahminin yırtılması
  • Acil kanama ve doğum olasılığıdır.

Anne adayında meydana gelebilecek bir kanama ile başlayan riskli süreçte, öncelikle sezaryen ile gebelik sonlandırılır. Sonrasında rahim detaylı incelenir ve kanama noktaları özel dikiş teknikleri ile kapatılmaya çalışılır. Sıklıkla bu aşamada kanama durdurulur. Ancak kanama durmaz ise diğer teknik müdahalelere geçilir. Anne rahmine balon konulması, rahim damarları ve ana atar damarların bağlanması, rahimin alınması gibi bir sürece her an girilebilir. Bu süreçte anne adayına kan nakli yapılması sıklıkla gerekli olmaktadır.

kan uyuşmazlığı, gebelikte kan uyuşmazlığı, kan uyuşmazlığı iğnesi, istanbul en iyi kadın doğum uzmanı, ataşehir perinatolog

Gebelikte Kan Uyuşmazlığı

Gebelikte kan uyuşmazlığı nedir?

Gebelikte kan uyuşmazlığı anne ile bebeğin taşıdığı kan gruplarının farklı olmasını ifade eder. Kan uyuşmazlığı ana kan gruplarında olabileceği gibi, alt grup olan Rh antijeninde de olabilir. Ana kan grubu uyuşmazlığı, doğumdan sonra kendisini gösterir ve doğan bebekte sarılığa neden olabilir. Sorun sadece doğan bebek için olur, uzamış sarılığa yol açabilir ve sonraki gebeliği etkilemez. Ancak Rh antijeninde uyuşmazlık olması durumunda hastalığın doğası nedeni ile sonraki gebelikleri tehlikeye sokan bir süreç başlayabilir.

Aşağıda kan grupları verilen anne ve baba adaylarının evlenmeleri sonucunda RH uygunsuzluğu gelişebilir;

Anne adayı;

  • 0 RH ( negatif )
  • A RH ( negatif )
  • B RH ( negatif )
  • AB RH ( negatif )

Baba adayı:

  • 0 RH ( pozitif )
  • A RH ( pozitif )
  • B RH ( pozitif )
  • AB RH ( pozitif )

Anne ve baba adayının kan grupları yukarıda verilenlerden bir çift olur ise, gebelikte kan uyuşmazlığı gelişecektir. Ancak alınacak olan önlemlerle bu riskler ortadan kaldırılabilir.

Gebelikte kan uyuşmazlığı nasıl gelişir?

Rh uygunsuzluğu, Rh negatif bir kadının Rh pozitif bir kan ile karşılaşması sonucunda gerçekleşen bir durumdur. Anne adayının Rh uygunsuzluğu hastalığından etkilenmesi durumunda sıklıkla aşağıdaki sonuçlar yaşanabilir;

  • Doğum ( normal veya sezaryen ile doğum )
  • Kürtaj
  • Düşük
  • Gebelikte kanama
  • Yanlış kan nakli
  • Dış gebelik
  • Erken doğum
  • Anne anne teorisi

Uyuşmazlığın gerçekleşmesi için ciddi miktarda kanın anne kan dolaşımına girmesi gerekmektedir. Bu nedenle uyuşmazlığın en sık nedeni doğumda meydana gelen kanamadır. Ancak diğer durumlarda da anne adayı Rh açısından immünize olabilir.

Gebelikte kan uyuşmazlığı önceden bilinebilir mi?

Her anne ve baba adayının gebelik öncesi yapılan detaylı muayenesinde kan grupları ve Rh uygunsuzluğu olup olmadığı araştırılır. Ek olarak gerekir ise ek kan testi yapılarak kan uyuşmazlığı testi yapılabilir.

Gebelikte kan uyuşmazlığı belirtileri nelerdir?

Kan uyuşmazlığı, eğer gereken önlem alınmamış ise, ikinci gebelikte Rh pozitif bebeği etkileyecektir. Bu durumda ikinci gebelikte bebeğe, anneden geçen antikorlar kan hücrelerinin parçalanmasına neden olur. Bu durumda bebekte kansızlık gelişir ve tedavi edilmez ise kalp yetmezliğinden kaybedilebilirler. Bu nedenle gebeliğin başlangıcında bu durumun tespit edilmesi ve sonrasında gereken tedavinin verilmesi gerekmektedir.

Gebelikte kan uyuşmazlığı tedavisi nasıl yapılır?

Kan uyuşmazlığı durumunda, anne adayına bazı kan testleri yapılır. Bu testlerden en önemlisi indirekt Coombs denilen testtir. Bu test sonucuna göre gebelik takibi değişecek ve tedavi gerekebilecektir. Bu durumu örnek vererek anlatalım;

İlk gebelikte Rh negatif anne adayı, Rh pozitif baba adayı varlığında ve gebeliğin başından beri kanama şikayeti olmayan anne adayına gebeliğin 12. haftasında hücre dışı DNA testi ile bebeğinin Rh durumu öğrenilir. Bebeğin kan grubu Rh negatif çıkar ise bu gebelikte herhangi bir uyuşmazlık sorunu olmayacağını aile ve hekim öğrenir. Bebeğin kan grubu Rh pozitif çıkar ise, bu gebelikte herhangi bir kanama olması durumunda anne adayına kan uyuşmazlığı iğnesi yapılır. Doğum sonrası ilk 72 saatte bebek kan grubu ve Rh kontrolü yapılır. Bebek Rh negatif ise, ek tedaviye gerek yoktur. Bebek Rh pozitif doğar ise anne adayına kan uyuşmazlık iğnesi yapılmalıdır.

Kan uyuşmazlığı iğnesi nasıl yapılır?

Kan uyuşmazlık iğnesi, antikor barındıran özel bir ilaçtır. Anne adayına kas içerisine enjekte edilerek verilir. Ciddi bir yan etki beklenmeyen koruyucu bir tedavidir.

Kan uyuşmazlığı iğnesi ne zaman yapılır?

Rh uygunsuzluğu olan ailede aşağıdaki durumlarda kan uyuşmazlık iğnesi yapılabilir;

  • Gebelikte herhangi bir haftada kanama olması durumunda
  • Gebelikte kanama olmasa bile gebeliğin 28. Haftasında ( bu haftada uygulama bazı ülkelerde yapılmamaktadır )
  • Doğum sonrası bebek kan grubuna göre
  • Kürtaj veya düşük sonrası
  • Kontrolsüz kan nakli sonrası
  • Anne adayına ebelikte herhangi bir travma olması veya düşmesi durumunda

Görüldüğü gibi gebelikte herhangi bir kanama olması durumunda bu önleyici tedavinin uygulanması gerekmektedir.

Femera Hakkında

İstanbul Ataşehir’de konumlanan Femera Klinik olarak amacımız ihtiyaç duyduğunuz kadına ve çocuğa dair tüm sağlık sorunlarında yanınızda olmak.

Çalışma Saatleri

Pazartesi - Cuma: 10.00 - 18.00Cumartesi: 10.00 - 15.00 Pazar: Kapalı

İletişim

Telefon: 0216 759 06 75Barbaros Mah. Ardıç Sk. Varyap Meridian Sitesi 4 Katlı Plazalar Kısmı G2 Blok K:3 D:17İletişime Geç
Femera Klinik
Whatsapp Destek
Sorunuz mu var? Bize yazabilirsiniz.