0216 759 06 7510.00 - 18.00
Ataşehir / İSTANBULBarbaros Mah. Ardıç Sk. Varyap Meridian Sitesi 4 Katlı Plazalar Kısmı G2 Blok K:3 D:17

Kadın Sağlığı

Kadın Sağlığı

miyom, gebelikte miyom, perinatoloji uzmanı ataşehir

Miyom

Miyom nedir? 

Her 5 kadının birinde olan miyomlar, kadın rahminin en sık görülen iyi huylu tümörüdür. Ancak belirli kadınlarda çok daha sık görülmektedir. Miyomlar bulundukları yere göre şikayete neden olurlar. Ancak genel olarak en sık neden olduğu şikayet anormal kanama olmasıdır.

Miyom riskini artıran faktörler nelerdir?
  • Yaş: Miyomlar östrojen hormonu bağımlı tümörlerdir. Bu nedenle genelde 30-40 yaş aralığında büyürler, menopoza girince hormonların azalması nedeni ile geriler. Ancak tamamen kaybolmazlar.
  • Kilo ve beslenme: Aşırı kilo miyom gelişimini tetikleyen bir diğer durumdur. Myomlar kilolu kadınlarda normale göre daha sık görülmektedir.
  • Siyahi ırk: Bazı hastalıklar vardır ki ırk seçer. Miyomlarda bunlardan birisidir. Siyahi kadınlarda miyomlar çok daha sık görülmektedir.
  • Çocuk doğurmamak: 30 yaşından önce gebelik ve doğum tecrübesi yaşamamış kadınlarda miyom gelişimi çok daha sıktır. Bu durum miyom gelişimi için en riskli durumdur.
  • Genetik yatkınlık: Bazı aileler miyom gelişimine yatkındır. Kesin olarak saptanmamış olsa da miyom gelişimine yatkınlık oluşturan bazı genetik anormallikler varlığı düşünülmektedir. Bu hastalar özellikle 20’li yaşlarda miyomu olan kadınlardır. Bu nedenle genç yaşta miyomu olan kadınların ailevi risk faktörleri bulunmaktadır.
  • Sedanter hayat: Spordan uzak durum kadınlarda miyomların çok daha sık görüldüğü bilinmektedir.
  • İlaçlar: Kadınlık hormonları ve türevleri,  miyom gelişimini tetikleyebilir.
Miyom gelişim riskini azaltan durumlar nelerdir?

 Miyom gelişim sıklığını azaltan bazı durumlar vardır. Bunlar;

  • Bebek doğurmak
  • Sigara içmek
  • Zayıf olmak

Bu durumlar içerisinde miyom gelişim riskinin en çok azaltan durum doğum yapmaktadır. Her doğum, kadında miyom gelişim riskini azaltmaktadır.

Miyom hangi şikayetlere neden olur?

 Miyomlar, bulundukları yere göre şikayete neden olmaktadır. Aşağıda myom şikayetlerini görülme sıklığına göre sıralanmış bulacaksınız;

  • Şikayete neden olmaz ( en sık )
  • Adet kanamasının artırır
  • Adet ağrısını artırır
  • İlişki sırasında ağrıya neden olur
  • Sık idrara çıkmaya neden olur
  • Kabızlık ve dolgunluğa neden olur

Görüldüğü gibi miyomun en sık şikayeti aslında yoktur. Çoğu kadın muayene oluncaya kadar miyomu olduğunu bilemez. Bu nedenle her kadının yılda bir kez muayene olması gerekmektedir.

Miyomlar vücutta nereye yerleşir?

Miyomlar vücutta en sık rahimde bulunur. Ancak bunun dışında çok nadir alanlarda da miyomlar bulunabilir. Örneğin akciğer bunlardan birisidir veya karın içerisinde herhangi bir alanda veya dış genitalde dudak yapılarında miyomlar gelişebilir.

Miyomlar en sık rahimde bulunmaları nedeni ile bu alan ayrıntılı bilinmelidir.

Göz atabilirsinizRahim Hastalıkları

Rahimde miyomların bulundukları yerler;

  • Rahmin dış kısmı ( subseröz )
  • Rahim duvarının içi ( intramural )
  • Rahim duvarının altı ( submüköz )
  • Rahmin tam iç kısmı ( intra kaviter )

Rahim dış kısmı ( subseröz )

Bu miyom yerleşiminde, tümör rahim yatağı yönüne değil, rahim dış kısmına doğru büyür. Dış kısma doğru büyüyen miyomlar kadınlarda sıklıkla herhangi bir şikayete neden olmamaktadır.

Bazen küçük boyutta olabileceği gibi bazen de inanılmaz boyuta büyüyebilir. Ancak çok hastanın karında şişkinlik dışında bir şikayeti yoktur.

Rahim duvarının içi ( intramural )

Miyomlar en sık bu durumda saptanır, rahim kas dokusu içerinde yerleşen miyomlar adet kanamasını ve ağrısını artırır. Sıklıkla çok büyümezler, çünkü büyük boyuta gelmeden şikayete neden olmaktadır.

Rahim duvar yapısının altı ( submüköz )

 Rahim duvarı denilen yapının hemen altında yerleşiktir. Bu alanda bulunan miyomlar çok küçük olsalar bile aşırı kanamaya neden olurlar. 1-2 cm çaplı olanlar bile hemen şikayete neden olmaları nedeni ile erken dönemde tespit edilirler. Ek olarak bu miyomlar rahim yatağını bozmaları nedeni ile gebeliğin yerleşmesine engel olabilirler. Oluşmuş gebeliğin düşmesine neden olabilirler.

Rahim tam iç kısmı ( intra kaviler )

 Bu miyom lokalizasyonu, diğer yerlerden farklı olarak hem adet kanamamasını artırırken ek olarak ara kanamayada neden olabilmektedir. Çünkü normalde miyomlar ara kanamaya neden olmazlar. Ultrason ve histeroskopi ile kolaylıkla saptanırlar. Bazen rahim filminde bile görülebilirler.

Miyom tanı yöntemleri nelerdir? 

Sıklıkla normal kontrol sırasında veya şikayeti olan hastanın yapılan ultrason incelemesinde kolaylıkla saptanır. Ön tanı için ek işleme sıklıkla gerek kalmaz, anca çok sayıda miyom varlığında bazen MR inceleme gerekebilir.

Miyoma eşlik edebilen durumlar nelerdir?

Miyom, östrojen ile gelişen tümörler olması nedeni ile bazen ek hastalıklar ile birlikte olabilir. Miyomlara ek olabilen hastalıklar aşağıda sırlanmıştır;

  • Rahim duvarı kalınlığında artış
  • Rahim ici polip gelişmesi
  • Adenomyozis
  • Yumurtalık kisti ve tümörü
  • Meme kanseri
  • Böbrek kanseri

Bu nedenle miyomu olan kadınlarda ek hastalık olasılıkları da araştırılmalıdır.

Miyomlar ilaçla tedavi edilir mi?

Hayır, ancak ilaç ile geçici süre küçültülebilirler. Ancak bu ilaçlarda ciddi yan etki oluşturabilen ilaçlardır. Hasta ile konuşularak karar verilen tedavilerdir. Kadının ilaçların olası yan etkilerini ve sonuçlarını bilmesi gerekir.

myom, gebelikte myom, miyom, miyomektomi, miyom ameliyatıMiyomların cerrahi tedavileri nelerdir?

Miyomlar bulundukları yere göre ameliyat tipleri değişmektedir. Ameliyata karar verirken çok sayıda faktör göze alınmalıdır ve en az 3 farklı doktorun ameliyat kararında ortak fikri olmalıdır.

  • Açık ameliyat
  • Kapalı ameliyat
  • Histeroskopik ameliyat

Üç farklı yoldan miyomlar alınabilmektedir.

Genel olarak açık miyomektomi   en çok tercih edilen yöntemdir. Bu ameliyatta miyom boyutuna göre bir kesi yapılarak rahimden miyom alınır ve oluşan efekt kapatılır.Çıkarılan miyomlar patolojik incelemeye gönderilir.

Kapalı ameliyat ( laparoskopik ) ise eski yıllara göre artık çok tercih edilmemektedir. Çünkü rahimden alınan miyomun karın dışarısına çıkarılırken kullanılan morselatör denen aletin, ABD’de kullanımı yasaklanmış olmasıdır. Bu nedenle morselatör denen aletin kullanılacağı kapalı ameliyat tercih edilmemektedir.

Histeroskopik miyom çıkarımı hasta için son derece konforludur. Ameliyat kesisi yoktur. Alt kısımdan yapılması nedeni ile rahime ve karın bölgesine çok daha az zarar verilir.

Gebelik öncesi miyom alınır mı?

Burada karar verilmeden önce hastanın ayrıntılı muayene edilmesi, miyomları yerleri, çapları ve hastanın genel durumu değerlendirmeli ve sonra karar verilmelidir. Size tavsiyemiz, en az 3 farklı doktorun aynı şekilde karar beyan etmesi sonrasında ameliyata karar vermenizdir.

Miyom ameliyatından sonra ne zaman gebe kalınır?

Miyom ameliyatı sonrası gebelik zamanlamasına karar vermede, miyom alma ameliyatını yapan doktorun ön görüsü en doğrusudur. Çünkü ameliyatta miyomu, çıkarıldığı alanı, yaptığı kesiyi ve tamiri yapan doktorun tecrübesi son derece önemlidir. Ek olarak rahim içine girilip girilmediği bir diğer önemli noktadır. Ancak ciddi bir miyomektomi geçiren her kadının 1 yıldan önce gebe kalmaması önerilir. Ancak histeroskopik myomektomi sonrası vakanın durumuna göre 3-6 ay içerisinde gebe kalınabilir.

Miyom nedeni ile rahim alınır mı?

Kadının bebek isteğinin olmadığı ve yaşının 40 üzeri olduğu durumlarda, ön ilaç tedavilerine rağmen geçmeyen şikayetler varlığında rahim alınabilir. Bu ameliyatta sadece miyomlar içeren rahim alınır. Yumurtalıklar alınmaz, yani hasta menopoza girmez.

Miyomlar gebeliği nasıl etkiler?

Bu konu riskli gebelik sınıfına girer; düşük, kanama, erken doğum, bebek kaybı, makat duruş, sezaryen olunması ve doğum sonrası kanamaya neden olabilen bir durumdur. Anne adayının dikkatli takip edilmesi ve riskler konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Göz atabilirsinizRiskli Gebelik Belirtileri Nelerdir?

Gebelikte myom dejenerasyonu ( miyom ölümü ) nedir? 

 Gebelikte miyomlar yerleşim yerlerine göre farklı hallere girebilirler. Büyüyebilirler, kanayabilirler veya küçülebilirler. Bu durum takipte netleşir. Ağrı, kanama ve erken doğuma neden olabilirler.

Miyomu olan anne adayında doğum nasıl olur?

Miyom rahim duvarında bulunduğu yere göre gebeliği etkileyebilir. Gebelik kaybına neden olabileceği gibi, bebeğin duruşunu ve beslenmesinin bozabilir. Özellikle rahimin alt kısmında ise doğum kanalını kapayabilir ve sezaryene neden olabilir. En sık neden olduğu durum normal doğuma engel olmasıdır. Bu durumda sezaryen ile doğum gerçekleştirilir. Miyomun sezaryen sırasında alınıp alınmaması ise tamamen ameliyat içerisinde karar verilen bir durumdur. Karar vermede hekimin tecrübesi en önemlisidir.

human papilloma virus

HPV (Human Papilloma Virus) Nedir?

HPV virüsü diğer bir adıyla Human Papilloma Virüs, cinsel yolla insana en sık bulaşan virütik hastalık etkenidir. Yaygınlığı ve neden olabildiği sağlık sorunları nedeni ile son derece önemlidir.

HPV ( siğil ) virüsü nasıl bir virüstür, tipleri nelerdir?

HPV (siğil) virüsü, DNA virüsü sınıfındadır ve 100’den fazla tipi vardır. Çoğu insanda vücutta, ellerde, baş ve boyunda papillom görünümünde veya ben benzeri lezyonlara neden olmaktadır.

Ancak belirli tipi ise sadece genital bölgeye yerleşmektedir. Vücudun her yerinde bulunabilen HPV virüsü tiplerine göre farklı yerlere yerleşebilmektedir.

Örnek verecek olursak;

  • HPV Tip 1 ( siğil ) insanda ayak tabanında veya elde HPV kondülom ( siğil ) görünümüne neden olur. Bu bölgelere hastır ve genital bölgeye yerleşmez, vücuda yayılmaz ve kansere neden olmaz.
  • HPV 2-4-26-27-29-57  vücudun diğer yerlerindeki siğillerin etkenidir ve genital bölgeye yerleşmez, genital bölgeye has değildir.
  • HPV tip 6-11 ise genital bölge siğil etkenidir. Genital bölgeye yerleşir ve nadir olarak bebeğe doğum sırasında bulaşabilir ve ses tellerine de tutunabilir ( laringeal papillomatosis ).
  • HPV Tip 16-18  ve diğerleri ise başta genital bölge olmak üzere, kanser gelişim riskine neden olan HPV  virüs etkenleridir.
HPV ( siğil ) virüsü nasıl bulaşır?

HPV ( siğil ) virüsü bireyden bireye temas ile bulaşan virüstür. Temas sırasında vücut sıvılarının arasında HPV ( siğil ) bulaşı da meydana gelebilmektedir. Ek olarak doğum sırasında bebeğe de bulaşabilir. Bunun yanı sıra HPV’li virüsü bulunan birey ile cinsel temas, yakın temas, eşya, çarşaflar veya klozetlerle nadirde olsa bulaş olabilmektedir.

HPV ( siğil ) bulaşı nasıl azaltılır?

Cinsel temas ile bulaşı azaltmak amaçlı aşağıdaki önerilerde bulunulabilir;

  • HPV aşısı olmak ( erkek ve kadın )
  • HPV olduğu bilinen kişi ile temastan kaçınmak
  • Cinsel temas sonrası kısa zamanda genital bölgenin temizlenmesi
  • Erkek çocuklarının sünnet olması
  • Cinsel temas sırasında prezervatif kullanımı

Ancak tüm bu önlemler içerisinde bilimsel olarak kanıtlı olanlar HPV aşısı ( erkek ve kadın ) ve erkekler için sünnet olunmasıdır.

HPV ( siğil ) nasıl tespit edilir?

HPV, DNA virüsüdür ve insan dışında hızla canlılığını kaybetmektedir. Siğil veya HPV’nin tespiti günümüzde son derece kolay yapılabilmektedir. HPV, DNA testi denen inceleme ile özellikle kanser açısından risk oluşturan tipler tespit edilebilmektedir. HPV DNA testi denilen hazır kullanılan kitlerle, vajenden veya dış kısımdan alınan sürüntü örneğinden kolaylıkla HPV ( siğil ) virüsünün olup olmadığı veya hangi tipinin bulunduğu öğrenilebilir.

Riskli HPV virüsü ne demektir?

Riskli HPV virüs ailesinin bir grubu basit siğil etkeni iken, bir grubu ise kanser ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle siğil şüphesi olan bireylerde istenir ise tiplendirme yapılabilir ve kanser ile ilişkilendirilen tipin bireyde bulunup bulunmadığı tespit edilebilir.

HPV ve immünite

HPV  ( siğil ) hücre içi virüstür. Yani kana karışmaz veya serbest hareket edemez. Bu nedenle kan ve kan ürünleri ile bulaş olmaz.

Bulunduğu insanda ise hücre içerisine girerek hayatını devam ettirir. Bu nedenle virüse karşı en önemli koruma mekanizması, bulaşmasını engellemektir. Bulaşı engellemenin ise günümüzde tek yolu HPV kanser aşısıdır. Bu konuyu Rahim Ağzı Kanseri bölümünde bulabilirsiniz.

HPV bulaşmış insanda ise virüsün ortadan kaldırılması uzun süre almaktadır. Hücre içerisine gizlenen virüsün bulunup yok edilmesi insanın immün sisteminin gücü ve becerisi ile ilişkilidir.

Bu nedenle immün sistemi etkilenen ve gücü azalan kadınlarda HPV  çok daha uzun süre hayatına devam edebilmektedir.

HPV ( siğil ) virüsü nasıl tedavi edilir?

Siğiller insanda, özellikle kadınlarda çok yaygın saptanırken, erkeklerde sıklıkla bir veya iki adet bulunur. “Papillom” denen siğiller sıklıkla büyük ve küçük dudaklar üzerinde ve anüs çevresine yerleşebilmektedir.

Tedavide bu “papillom” denilen et beni ve benzeri lezyonların ortadan kaldırılması işlemidir. Bu işlem çok farklı tekniklerle yapılabilir.

HPV tedavisinde kullanılan tedavi seçenekleri;

  • Koterizasyon( yakma )
  • Kriyoterapi ( dondurma )
  • Trikloroasetik asit 
  • Diğer

Bu tedavilerden hastaya uygun olan tedavi seçeceği uygulanır. Ancak tekrarlama olasılığı yüksek olması nedeni ile aralıklarla tekrar kontrol edilmelidir.

HPV’nin kanserlerle ilişkisi nedir?

HPV  virüsünün ilişkili olduğu bir grup kanser bulunmaktadır. Bu kanserler ;

Ancak en ilişkili olduğu kanser rahim ağzı kanseridir. Bu nedenle HPV şikayeti olan kadınlarda smear testi ve takibi çok daha önemlidir.

HPV aşısı kime ne zaman yapılmalı?

HPV aşısı, canlı bir aşı değildir. Bilinen ciddi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Yapılış şeması ise aşı tipine göre değişmektedir. Aşı için en uygun aşılama zamanı aktif cinsel yaşam başlamadan öncesidir. Ancak cinsel hayat başladıktan sonrada yapılabilir. Aşılama için genel bir yaş sınırı yoktur.

Ancak kız ve erkek çocuklarında ortalama 12-15 yaş arasında yapılması önerilmektedir. Bunun dışında cinsel aktif herhangi bir yaşta olan erkek ve kadınlara aşılama yapılabilir.

HPV’nin gebelikte seyri nasıldır?

HPV  virüsü, gebelikte gelişen immün sistem değişikliği nedeni ile sıklıkla yayılma eğilimindedir. Yani gebeliğin özellikle 20. haftasından sonra bireyde var olan ve inaktif bulunan siğiller büyür ve görülür hale gelirler.

Ek olarak tüm dış genitalyaya yayılabilmektedir. Gebelikte HPV ( siğil ) etkeni, artan hormonlar nedeni ile büyüdüğü ve yayıldığı düşünülmektedir.

HPV ( siğil ) doğuma engel mi?

HPV  ( siğil ) kadında, doğum şeklini belirli durumlarda etkilemektedir. Gebelikten önce veya gebelikte siğilin saptanması durumunda ayrıntılı genital muayene yapılmalıdır. Bu muayenenin sonunda, bebeğin doğum sürecinde bu virüs ile olası temas riski gözden geçirilir ve buna göre normal doğum veya sezaryen kararı verilir. Doğumda bebeğe bulaşması durumunda bebeğin ses tellerine yerleşebilen HPV, laringeal papillomatöz denen hastalığa neden olabilmektedir.

kadınlarda kısırlık nedenleri, en iyi tüp bebek uzmanı, femara kadın kliniği, oktay kaymak

Kadına ait İnfertilite Nedenleri

Kadınlarda kısırlık (infertilite) nedenleri nelerdir?
  • Yumurtalık hastalıkları
  • Rahim hastalıkları
  • Tüp hastalıkları
  • Hormon bozuklukları
  • Yumurtlama bozuklukları
  • Cinsel işlev bozuklukları
  • Sistemik hastalıklar ( tiroid, şeker, böbrek ve karaciğer hastalıkları v.b.)

Yukarıda sıralanan nedenlerin alt başlıkları da bulunmaktadır. Tüm bu nedenler ayrıntılı incelenmeli ve sonuçlar total olarak değerlendirilmelidir.

Kadında kısırlık belirtileri var mıdır?

Kısırlık bir grup anne adayında, evlenmeden önce bile tahmin edilebilir. Ancak çoğu neden herhangi bir şikayete neden olmadan, sadece evlendikten sonra ortaya çıkmaktadır. Ancak özellikle belirli şikayetler, olası yumurtlama bozukluğu ve/ veya hormon bozuklukları ve/veya rahim hastalıklarını işaret etmektedir. Bu nedenle aşağıda verilen durumlardan bir veya birkaçı sizde de varsa, sizde kısırlık şikayeti ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

Bunlar;

  • Adet düzensizliği
  • Kıllanma şikayeti
  • Bel çevresinde yağlanma
  • Yağlı cilt ve aşırı sivilce
  • Adet döneminde aşırı ağrı
  • Adet döneminde aşığı karın ağrısı
  • Kötü kokulu akıntı, ateş ve kasık ağrısı
  • Adet döneminde hiç ağrı olmaması
  • Adet kanamasının 3 günden az olması
  • Adet ortasında akıntı artmaması
  • Yumurtlama sonrası vücut ısısı artmaması
  • Anne veya kız kardeşinde kısırlık veya düşük hikayesi olması
  • 35 yaş üstü olunması
  • Kronik hastalık bulunması
  • Kanser tedavisi geçirmiş olmak
  • Atom tedavisi veya kemoterapi almış olmak’tır. 

Bu durumlar, beraberinde kısırlık getirebilen durum veya şikayetlerdir. Gebelik planlamasından önce muayene ve gereken testlerin yapılması önerilir.

Kısır olup olunmadığı öğrenilebilir mi?

Evlenmeden ya da gebelik planlamasından önce yapılabilecek test ve incelemeler ile kısırlık öğrenilebilir. Bu incelemeler;

  • Adetin 3. günü kadın hormonlarının ölçümü
  • Adetin 3. günü yumurta sayılması
  • Yumurtlama takibi
  • Ultrason ile rahim, rahim ağzı ve yumurtalık incelemesi
  • Antimüllerian hormon ölçülmesi (AMH)
  • Rahim filmi çekilmesi
  • Kronik hastalık araştırması yapılması

Bu testler, kadın nedenleri için başlangıçta önerilen bazal testlerdir. Hastanın durumuna göre daha da genişletilebilir.

Kısırlık anneliğe engel midir?

Kısırlık sadece anne adayı ile değil, aile birlikte değerlendirilmeli ve yol haritası aile ile birlikte çizilmelidir. Ailenin bebek istek düzeyine göre tedavi seçenekleri değerlendirilir. Çoğu aile basit tedaviler ile bebek sahibi olurken, bir grup aile defalarca tüp bebek uygulamasına rağmen gebelik elde edememektedir. Ancak günümüzde bu oran giderek azalmaktadır. Bu nedenle hep umutlu olmak ve ailenin moralini yüksek tutmak gerekmektedir.

Polikistik over (PKOS) hastalığı olanlar anne olabilir mi?

Polikistik over hastalığı, kadında yumurtlama bozukluğu ile giden sistemik bir hastalıktır. Yani sadece yumurtalık hastalığı değildir. Bu nedenle sistemik bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Bu hasta grubunda gebelik elde edilmesi amacı ile anne ve baba adayına bir yıl süre verilir. Bu bir yıl sonucunda gebelik elde edilmez ise basit yumurta büyültme tedavisi yapılarak gebelik kolaylıkla elde edilebilir.

Yani polikistik over hastalığı olan kadınların bir grubu bebek elde etmek için uğraşmak zorunda kalabilir. Ancak çok basit bir tedavi ile gebelik yolu da açılabilecektir.

Detaylı bilgi için göz atabilirsiniz. Polikistik Over Sendromu (PCOS)

Endometriozis hastalığı olanlar anne olabilir mi?

Endometriozis hastalığı, kadın hastalıkları içerinde tedavisi olmayan bir durum olarak yer tutmaktadır. Ancak gebeliğe engel bir durum çoğu zaman teşkil etmez. Endometriozis hastalığında normal yolla gebelik elde edilebileceği gibi gebelik elde edilemediği durumlarda tıpkı polikistik over hastalığı gibi basit tedaviler veya tüp bebek yardımı ile gebelik oluşabilir.

Detaylı bilgi için göz atabilirsiniz. Endometriozis (Çikolata Kisti)

Endometriozisli hasta gebe kaldığında hem hastalık iyileşir hem de gebelikte herhangi bir anormallik olmaz. Bu nedenle endometriozisli hastaların özel değerlendirilmesi gerekmektedir.

mol gebelik, üzüm gebelik,

Üzüm Gebelikleri

Üzüm gebelikleri ( trofoblastik hastalıklar) nedir? 

Halk arasında üzüm gebeliği denilen bebek eşinin hastalıkları kadın hastalığı olarak görülebilir. Bu hastalıkların tipleri birbirinden çok farklı olabilmektedir. Anne ve baba adayının cinsel ilişkisi sonrasında oluşan gebelik ürününün normalden farklı bir şekilde gelişmesi ile oluşan bu hastalıkta bazen bebek bile gelişebilmektedir. Ancak kesinlikle sağlıksız olan bu durumda anne rahmi boşaltılmaktadır.

Trofoblastik hastalıklar yani üzüm gebelikleri ikiye ayrılır;

  • Komplet mole
  • Parsiyel mole
Üzüm gebelik (trofoblastik hastalık) şikayetleri nelerdir? 
  • Vajinal kanama
  • Yumurtalık kisti
  • Hipertansiyon
  • Bulantı, kusma

Bu belirtiler sıklıkla gebelik sırasında da yaşanabilmektedir ancak ultrason muayenesi sırasında kolaylıkla tanınırlar. Trofoblastik hastalık ( hidatiform mole ) hastanın ön tanısı sonrası, boşaltım tedavisi uygulanır ve hasta takibe alınır. Boşaltım sonrası takip edilen hastanın haftalık ve aylık gebelik testi kontrolü yapılmalıdır. Hastalık rahimde tekrar edebileceği gibi akciğer ve vajen başta olmak üzere tüm vücuda da dağılabilir. Ancak ileri hastalıklarda dahi tedavi mümkündür.

Üzüm gebelik (trofoblastik hastalık) tedavi yöntemleri nelerdir? 

Üzüm gebelik diğer bir adıyla trofoblastik hastalıkların tedavi yöntemleri hastanın durumuna göre değerlendirilmekle birlikte iki aşamalı olabilir.

  1. Ameliyat ile bölgenin temizlenmesi
  2. İlaç ile ameliyat sonrası tedavi’dir.
yumurtalık kanseri, over kanser, yumurtalık tümörleri,

Yumurtalık (Over) Kanseri

Yumurtalık (Over) kanseri nedir? 

Yumurtalık diğer adıyla over kanserleri kadın yumurtalıklarında ortaya çıkar. Her yaşta görülebilmekte ve görüldüğü döneme göre kanserin tipi ve şikayetleri değişebilmektedir.

20 yaş altı yumurtalık tümörleri

20 yaş altı grubunda yumurtalıkta ortaya çıkan tömörler Bu yaş grubu tümörler germ hücreli tümörlerdir. En sık görüleni matür kistik teratomdur. Özel adı dermoid kist olan bu tümör, iyi huyludur. İçerisinde yağ, kıl veya diş görülebilir. Ultrason ile değerlendirildikten sonra, uygun vakada kapalı ameliyatla, uygun değil ise açık ameliyat ile alınmalıdır. Bu tümörlerde ameliyat ile sadece kistik yapı alınır, yumurtalık alınmaz.

Diğer tümörler ise hormon sentezleyen tümörlerdir. Bu nedenle endokrin anormalliklere neden olabilir. Anormal kanama, meme gelişimi, anormal kıllanma, karın ağrısı veya aşırı kilo alımı gibi şikayetlere neden olabilir. Kötü huylu olmamaları, ameliyat ile tam olarak alınabilmeleri nedeni ile iyi tümörlerdir.

20 yaş altında görülebilen tümörler;

  • Disgerminom
  • Endodermal sinüs tümörü
  • Embriyonel Karsinom
  • İmmatür teratom
  • Matür teratom
  • Spesifik teratomlar
  • Koryokarsinom‘dur.
20-40 yaş arası yumurtalık tümörleri

Bu yaşta kadın yumurtalıklarında sıklıkla basit kistler gelişir, bunlar endometrioma, polikistik over, korpus luteum kisti, paraovaryan kist gibi iyi huylu kistler gelişir.

Göz atabilirsiniz

Endometriozis (Çikolata Kisti)

Polikistik Over Sendromu (PCOS)

Tümör olarak gelişebilenler ise;

  • Borderline yumurtalık tümörleri
  • Germ hücreli tümörler
  • Seks kord stromal tümörler
  • Ailevi meme ve yumurtalık kanserleri’dir.

20-40 yaş arası yumurtalık tümörleri sıklıkla

  • kasık ağrısı,
  • anormal kanama,
  • erkek tipi kıllanma,
  • karında şişlik ve
  • anormal hormonal durum şikayetlerine neden olabilir.
40 yaş üstü yumurtalık kanserleri

Bu yaş, yumurtalık kanserlerinin sık görüldüğü dönemdir. Yumurtalıktan gelişen bu tümörler, çok farklı şekilde kendisini gösterir. Sıklıkla hormon sentezlemezler, bu nedenle anormal kanama veya hormonal değişime neden olmazlar. Bu nedenle sıklıkla teşhiste geç kalınır. Riskli hastaların sık aralıklarla takip edilmesi, risk grubunda olmayanların da menopoz sonrası jinekolojik muayenelerini aksatmamaları gerekir.

40 yaş üstü yumurtalık tümörü risk faktörleri 

  • Ailede yumurtalık kanseri olması
  • Ailede meme kanseri olması ( BRCA-1 VE BRCA-2 mutasyonu taşıyıcısı )
  • Ailede kalın barsak kanseri olması
  • Çocuk doğurmamış olmak
  • İleri yaşta olmak
  • Geç menopoz
  • Endometriozis
  • Sigara
  • Tüp bebek tedavisi‘dir.

Yukarıdaki risk faktörleri varlığında daha sık ve dikkatli takip yapılmalıdır. Gerekli genetik testler tüm aile fertlerine uygulanmalıdır.

Yumurtalık (over) kanserleri tedavi yöntemleri nelerdir?

Bu türden kanserlerde genellikle açık ameliyat ( sitoredüktif cerrahi ) yapılmaktadır. Ameliyat sırasında frozen inceleme ve ameliyat sırasında kemoterapi verilmesi gibi veya ameliyattan sonra kemoterapi verilmesi gibi farklı yöntemler denebilir.

rahim duvarı kanseri, endometrium kanseri

Rahim Duvarı (Endometrium) Kanseri

Rahim duvarı kanseri (Endometrium) nedir? 

Rahim duvarı kanseri ya da tıbbi adıyla endometrium kanseri kadınlarda en sık görülen genital kanserdir. Hem çevresel faktörler, hem bireysel faktörler risk oluştursa da büyük bir grubu genetik kaynaklı olarak ortaya çıkar.

 

Rahim duvarı ( endometrium) kanseri risk faktörleri nelerdir? 

Rahim duvarı kanser sıklıkla 50-60 yaşlarında gelişir. Ancak kişide aile öyküsü bulunuyorsa endometrium kanseri daha genç yaşlarda da görülebilir. Bu durumda rahim duvarı kanseri risk faktörleri aşağıdaki gibidir;

  • Geç menopoz
  • Çocuk doğurmamış olmak
  • Tamoksifen kullanımı
  • Rahim duvar kalınlığı
  • Obezite
  • Polikistik over sendromu
  • Genetik risk faktörleri;
    • Ailede endometrium kanseri
    • Ailede yumurtalık kanseri
    • Aile kalın barsak kanseri‘dir.
Rahim duvarı (endometrium) kanseri belirtileri nelerdir? 

Rahim duvarı kanseri yani endometrium kanseri kanama ile kendini göstermektedir. 50-60’lı yaşlarda menopoz sonrası kanama akla ilk rahim duvarı kanserini getirmelidir. Daha genç yaşlarda ise anormal adet kanaması ile de kendini gösterebilir. Basit bir parça biyopsisi ile tanı konulabilir.

Göz atabilirsiniz. Endometrioma Ameliyatları

Rahim duvarı (endometrium) kanseri tedavi yöntemleri nelerdir? 

Rahim duvarı kanseri tedavisinde öncelikle ameliyat yapılmaktadır. Sonrasında tümörün durumuna göre kemoterapi, radyoterapi veya hormonal tedavi verilir. Tedavi şekli tamamen hastanın tümörüne ve kondisyonuna göre şekillendirir.

rahim ağzı kanseri, rahim ağzı kanseri taraması, hpv aşısı, hpv taraması, istanbul kadın doğum uzmanı, oktay kaymak, en iyi kadın dogum uzmanı, kadın kanser cerrahisi

Rahim Ağzı Kanseri

Rahim ağzı kanseri nedir? 

Rahim ağzı kanseri kadınlarda en sık görülen 3. kanser türüdür. Özellikle 30‘lu yaşlarda görülmektedir. HPV virüs enfeksiyonu sonrası gelişmektedir. Erken aşamada yakalanır ise kesinlikle tedavi edilebilmektedir. Bu nedenle rahim ağzı kanseri kadınlarda “smear” testi ile taranmaktadır.

Rahim ağzı kanseri nedenleri nelerdir? 

Diğer kanserlerin aksine, rahim ağzı kanserinin nedeni enfeksiyondur. Rahim ağzı kanserlerinin neredeyse %100’ü HPV virüs enfeksiyonu sonrası gelişmektedir. HPV enfeksiyonu son derece yaygın bir enfeksiyondur. Ancak çoğu iyileşmektedir. Risk faktörü olan kadınlarda rahim ağzı kanseri gelişme riski ortaya çıkacaktır. Uzun yıllar içerisinde gelişen bir kanser olması nedeniyle erken tanı konulabilmektedir.

Rahim ağzı kanseri belirtileri nelerdir?

Cinsel yolla bulaşan HPV  virüsü, son derece yaygındır. Sıklıkla insanda et beni şekilde siğillere neden olurken, bir grup insanda kanser hücrelerinin gelişmesine neden olabilmektedir. Kanser hücrelerinin gelişmesi ile birlikte bazı şikayetlere neden olmaktadır. Bu şikayetler;

  • Kanlı akıntı
  • İlişki sonrası kanama veya lekelenme
  • Dış genital bölgede siğil olmasıdır. Bu nedenle kadınlarda düzenli jinekolojik muayene ve farkındalık hastalığın erken tanısı için oldukça önemli ve hayatidir.
Rahim ağzı kanseri önceden teşhis edilebilir mi?

Evet, rahim ağzı kanseri, erken aşamalarda, kanserleşme olmadan tespit edilebilir. Bu testin adı smear testidir. Halk arasında ismi ile rahim ağzından sürüntü alma testi olarak bilinen testtir. Son derece kolay ve basit bir testtir. Hasta için hiçbir sorun oluşturmaz, ağrı veya kanamaya neden olmaz. Eski yıllarda her yıl yapılan bu smear testi, artık günümüzde gelişmiş ve 3 yılda bir yapılır hale gelmiştir. Kanserde en önemli olanın erken tanı olduğunu unutmayın. Düzenli yapılacak olan smear testi ile kanser gelişmeden erken tanı konulabilmektedir.

Rahim ağzı kanseri risk faktörleri nelerdir? 

Kadın hayatında 30’lu yaşlarda daha sık görülen rahim ağzı kanseri, neredeyse %100 oranında enfeksiyon nedeniyle gelişmektedir. HPV virüsü, son derece yaygındır, ancak %90 oranında iyileşme olur ve HPV  virüsü vücuttan atılır. Ancak bir grubu kadında kalır ve 10-15 yıllık bir süreçte kanser başlangıcına neden olabilir. HPV virüsünün vücutta kalmasına neden olan risk faktörleri;

  • Erken yaşta başlayan cinsel hayat ( 16 yaştan önce )
  • Çok partnerli cinsel hayat olması
  • Kötü beslenme
  • Zayıflık
  • Sigara kullanma
  • HIV pozitif olma
  • Çok çocuk yapma ( 4’ten fazla çocuk doğum) dır.

Bu durumda HPV kanseri riski taşıyanlar şöyle sıralanabilir;

  • HPV enfeksiyonu olanlar
  • Zayıf olanlar
  • Doğum kontrol hapı kullananlar
  • Sigara içenler
  • Kötü beslenenler
  • HIV pozitif olanlar
  • Çok partneri olanlar

Bu nedenle riskli hastalarda yıllık kanser taramaları yapılmakta ve HPV DNA ile virüs varlığı araştırılmaktadır.

Rahim ağzı kanseri tanı yöntemleri nelerdir?

Rahim ağzı kanserinin tanısı son derece kolaydır. Yapılacak olan basit bir muayene ve doku incelemesi ile tanınmaktadır. Ancak esas önemli olan kanser aşamasına gelmeden önce erken tanı konulabilmesidir. Tanı yöntemlerini sıralayacak olursak;

  • Pap smear testi, this prep veya co-test
  • Kolposkopik inceleme ve biyopsi’dir. 

Göz atabilirsiniz

Rahim Ağzı Yetmezliği (Servikal Yetmezlik) Taraması

Smear testlerinde hangi sonuçlar çıkabilir?

Rahim ağzı kanser taramasında aşağıdaki sonuçlar çıkabilir. Her sonuç tek başına değil, hastanın özellikleri ile birlikte değerlendirilmelidir.

Smear’de çıkabilen sonuçlar;

  • Normal
  • Enfeksiyon
  • Atipik skuamöz hücreler (ASC)
  1. ASC-US (Önemi belirsiz atipik skuamöz hücreler)
  2. ASC-H (Yüksek gradeli SIL’in ekarte edilemediği atipik skuamöz hücreler)

Düşük grade skuamöz intraepitelyal lezyonlar  (LGSIL)

  1. Yüksek grade skuamöz intraepitelyal lezyonlar (HGSIL)
  2. Skuamöz hücreli kanser
Smearde anormallik çıkan hastalara hangi işlemler yapılır?

Kanser taramasında risk çıkan hastalara kolposkopik biyopsi veya konizasyon denilen inceleme yapılır. Bu inceleme smear testinden daha güvenilir sonuçlar verecektir.

Biyopsi soncunda ise aşağıdaki sonuçlardan birisi çıkabilir;

  • CIN-1
  • CIN-2
  • CIN-3
  • Adenokarsinoma insitü
  • Kanser

Çıkan sonuçlara ve hastaya göre tedavi yaklaşımı yapılır. Genel olarak örnek verecek olursak;

CIN-1 sonucu: Takip edilmeli.

CIN 2-3 sonucu: Konizasyon ( LETZ : LEEP ) yapılmalı.

Rahim ağzı kanseri tedavi yöntemleri nelerdir?

Rahim ağzı kanserinin tedavisi yakalandığı evreye göre farklılık göstermektedir. Erken evrede yakalanır ise basit bir cerrahi tedavisi yeterli olabilmektedir. İleri evre kanserlerde ameliyat, radyoterapi tedavisi gerekebilmektedir. Tedavilerini evreye göre sıralayacak olursak;

  • Basit cerrahi ( konizasyon )
  • Ameliyat ( rahim ve yumurtalık alınması )
  • Ağır ameliyat ( radikal histerektomi )
  • Daha ileri evrelerde tedavi radyasyon verilmesi

Rahim ağzı kanseri, erken tanı konulduğunda ameliyat ile tedavisi mümkün bir kanser türüdür. Ancak geç kalındığında maalesef ameliyat yapılamamaktadır. Bu durumda radyoterapi ile tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Tanı konulduktan sonra ise MR ve tomografi incelemeleri ile ek görüntüleme yöntemleri kullanılır.

Sonrasında hastanın evresine uygun tedavi verilir. Öncelikle ameliyat tercih edilir. Ancak ameliyata uygun değil ise hastaya kemoradyoterapi verilir.

Rahim ağzı kanseri ölümcül müdür?

HPV virüsü nedeni ile gelişen rahim ağzı kanseri, eski yıllarda daha yüksek oranda ölüme neden olmaktaydı. Ancak günümüzde erken tanı ve tarama yöntemleri ile geç kalınmadan tedavi edilebilmektedir. Burada önemli olan nokta kadınların her yıl tarama testlerini düzenli yaptırmalarıdır. Erken teşhis edilen kanser vakalarında başarı oranının çok yüksek olduğu unutulmamalıdır. Geç kalınan vakalarda ise ölüm nedeni sıklıkla böbrek yetmezliğidir.

Rahim ağzı kanseri aşısı nasıl yapılır?

Rahim ağzı kanser aşısı, HPV virüsünün antijenin yapılarını içeren bir ölü virüs aşısıdır. Şu anda erkek ve kız çocuklarına yapılması önerilmektedir. Şimdiye kadar, kansere karşı geliştirilmiş en başarılı aşıdır. Ciddi bir yan etkisi olmayan bu aşının tipine göre farklı yapılış şemaları bulunmaktadır. Basit, ağrısız ve yan etkisi olmayan bu aşının yapılmasını önermekteyiz.

Rahim ağzı kanseri aşısını kimler, ne zaman yaptırmalıdır?

Rahim ağzı kanser aşıları 15 yaş altı ve üstü olmak üzere farklı dozlarda yapılmaktadır.

Erkek ve kız çocuklarına 9-15 yaş arası iki doz, 15 yaş üstünde olanlara ise 3 doz halinde yapılmaktadır. Aşı yapılma için üst yaş limiti eski yıllara 26 olarak belirtilmiş iken, artık böyle bir sınır bulunmamaktadır. Ancak genel olarak 40 yaş üstünde HPV aşısı önerilmez.

Aşı yapılma zamanının bir özelliği yoktur. Sadece mümkünse cinsel hayat başlamadan yapılması önerilmektedir. Başka bir hastalığın olmadığı herhangi bir dönemde güvenle yapılabilir.

Rahim ağzı kanseri aşısı koruyucu mudur?

Rahim ağzı kanser aşıları, ticari isimleri ile Gardasil veya Cervarix piyasada bu alanda bulunan iki ana aşıdır. Aşı yapılan bireylerde hem HPV virüs bulaşını, hem kansere ilerlemesi engellemektedir. %90’a yakın koruma sağladığı bilinmektedir.

Sistit nedir? Sistit belirtileri nelerdir?

Sistit

Sistit nedir?

Sistit, yani mesane veya halk arasındaki ismi ile idrar torbası enfeksiyonudur. Enfeksiyonun iç yapılara ilerlemesi sık görülen bir durum değildir. Ancak bazen ilerleyebilir. Özellikle tedavisiz kalan durumlarda bu çok daha sık görülmektedir.

Sistit nedenleri nelerdir?

Basit idrar yolu enfeksiyonu (üretrit) etkenleri, aynı zamanda sistit nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Basit bir enfeksiyon olabileceği gibi, cinsel yolla bulaşan gonore (bel soğukluğu) veya klamidya enfeksiyona neden olabilmektedir.

Sistit belirtileri nelerdir?

Sistit enfeksiyonu da aynı idrar yolu enfeksiyonu gibi şikayetlere ek olarak ateşe neden olmaktadır. Bu nedenle çok net bir ayrımı bulunmaktadır. Her vakada ateş olmasa da ateş varlığında enfeksiyonun üst idrar yollarına yayılım gösterdiğini düşündürmektedir.

Sistit nasıl teşhis edilir?
    • Öncelikle hastanın şikayetleri dinlenilmelidir
    • Ateş varlığı araştırılmalıdır. 
    • Tam idrar tahlili testi yapılmalıdır. 
    • İdrar kültürü testi yapılmalıdır. 
    • Klamidya ve gonore antijen testleri istenilmelidir. 

Yukarıdaki basit testlerle başlayan bu süreçte ek test ve incelemeler gerekebilmektedir.

Sistit nasıl tedavi edilir?
    • Antibiyograma göre duyarlı antibiyotik seçilmesi, 
    • İdrar yolu temizleyici ilaç kullanımı, 
    • Bol sıvı alımı, 
    • Sıcak su torbası kullanımı, 
    • Tuvalet eğitimi (tuvalet temizliğinin önden arkaya doğru yapılması)
    • Tedavi sonrası kontrol için idrar testi ve kültürü alınmasıdır. 
Sistitten korunma yolları nelerdir?

Mesane enfeksiyonu (sistit enfeksiyonu) öncesinde idrar yolu enfeksiyonu gelişmektedir. Bu dönemde hasta hemen hekime başvurmaz ise bir süre sonra enfeksiyon üst kısma yayılmakta ve sistit gelişmektedir. Bu nedenle basit şikayetler ertelenmemeli ve tedavi edilmelidir.

Ancak bazı hastalarda ise çok sık mesane enfeksiyonu gelişmektedir. Bu durumda risk faktörleri araştırılmalıdır.

Bu risk faktörleri içerisinde;

  • Şeker hastalığı
  • İdrar yolu anomalisi ( doğumsal )
  • İdrar yolunda taş olması
  • Sık partner değiştirilmesi
  • Mantar enfeksiyonu
  • Vajinal tampon kullanımıdır.

Yukarıda verilen risk faktörleri varlığında sistit gelişimi çok daha sık olmaktadır.

Sistit enfeksiyonu hemen ve yeterince tedavi edilmez ise enfeksiyon üst idrar yollarına yayılır. Bu durum ise pyelonefrit denen böbrek enfeksiyonuna neden olmaktadır.

Bu durumda hastada çok ciddi şikayetler gelişecektir. Bunlar;

  • Ateş
  • Bulantı kusma
  • Ciddi yan ağrısı

İşte bu durumda hayati risk olan piyelonefrit gelişmiş demektir. Hasta çok yoğun antibiyotik ile tedavi edilmeli ve gerekir ise hastane ortamında yatırılarak takip edilmelidir.

idrar yolu enfeksiyonu

İdrar Yolu Enfeksiyonu

İdrar yolu enfeksiyonu nedir?

Kadının yaratılışı nedeni ile idrar boşaltım sistemi erkeklerden daha kısadır. Bu nedenle son derece sık idrar yolu enfeksiyonu geçirmektedir. Ek olarak idrar yollarında enfeksiyon oluşma riskini artıran çok sayıda etken de bulunmaktadır. Bu etkenler;

  • Hijyenik olmayan tuvaletler
  • Aşırı sık cinsel ilişki
  • Hijyenik olmayan ped kullanımı
  • Hava almayan iç çamaşır kullanımı
  • Yeni cinsel partner
  • Şeker hastalığı
  • İdrar yollarında taş olması
  • Doğumsal idrar yolu anormalliği olması
  • Uzun süre idrar tutma alışkanlığı olarak sıralanabilir.

Enfeksiyon durumunda öncelikle idrar borusu (üretra) enfekte olmaktadır. Sonrasında idrar torbası (mesane), en sonunda da böbrek enfekte (pyelonefrit) olmaktadır. Bu durumlar kadın hastalıkları içerisinde son derece sık görülen durumlardır.

İdrar yolu enfeksiyonu belirtileri nelerdir?
  • İdrar yapmaya başlarken yanma
  • İdrar sonunda yanma ve acıma
  • Sık idrara çıkma
  • Kasık ağrısı
  • Ateş (böbrek ve idrar torbası enfeksiyonu durumunda )
  • Bulantı ve kusma (böbrek enfeksiyonu durumunda)
  • Yan ağrısı (böbrek enfeksiyonu durumunda)
İdrar yolu enfeksiyonu nasıl teşhis edilir?

İdrar yolu enfeksiyonu tanısı hastada yapılacak basit test ve incelemeler ile kolaylıkla konulabilir. Bunun için;

  • Öncelikle hastanın şikayetleri dinlenilmeli
  • Tam idrar tahlili testi ve 
  • İdrar kültürü testi istenmelidir.

Yukarıdaki basit testlerle başlayan bu süreçte ek test ve incelemeler gerekebilmektedir.

İdrar yolu enfeksiyonu nasıl tedavi edilir?

Hastanın yapılan testlerinde çıkan sonuca göre tedavi planlanır. Bu tedavi içerisinde ;

  • Antibiyograma göre duyarlı antibiyotik seçimi
  • İdrar yolu temizleyici ilaç kullanımı
  • Bol sıvı alımı
  • Sıcak su torbası kullanımı
  • Tuvalet eğitimi (tuvalette temizliğin önden arkaya doğru değil, arkadan öne doğru yapılması)
  • Tedavi sonrası idrar testi ve kültürü yapılmasıdır. 

Bu tedavi ve sonrasındaki takip ile hasta tedavi edilebilir. Ancak sık sık ve ciddi idrar yolu enfeksiyonu geçiren kadında ek risk faktörleri araştırılmalı ve ek görüntüleme yöntemlerine başvurulmalıdır.

Gebelikte idrar yolu enfeksiyonu görülür mü? Nasıl tedavi edilir?

Gebelik doğası gereği kadının daha sık idrar yolu enfeksiyonu geçirdiği bir dönemdir. Ancak bu dönemde var olan normal gebelik şikayetleri ve gebelikte sık gelişen mantar enfeksiyonu idrar yolu enfeksiyonu ile karışmaktadır. Bu konuda doktorun tecrübesi son derece önemlidir. Bunun dışında gebelik ile en sık ortak olan şikayeti ‘sık idrara çıkma’ şikayetidir. Bu gebeliğin normal şikayeti iken, idrar yolu enfeksiyonu varlığında da sık görülmektedir.

Polikistik Over sendromu, pcos,

Polikistik Over Sendromu (PCOS)

Polikistik Over Sendromu (PCOS) nedir?

Polikistik over sendromu kısa adıyla PCOS akdeniz kuşağında yaşayan her yüz kadının %6-7’sinde bulunan sistemik bir hastalıktır. Eski yıllarda yumurtalık hastalığı kabul edilen bu hastalığın nedenleri günümüzde değişmiştir. Polikistik over sendromu denen durum, aslında sistemik bir hastalıktır, yumurtalıklar bu hastalıkta bir neden değildir. Ancak yumurtalıkların yoğun hormonal baskı altında kalması nedeni ile yumurtlama engellenmekte ve kadın vücudunda androjen sentezi artmaktadır. Bunun sonucunda da gözle görülen klinik durumlar gelişir. Düzenli yumurtlamayı engelleyen bu durum, kadın sağlığını tehdit eden kronik bir durumdur ve kesinlikle tedavi edilmeli ve hasta yönlendirilmelidir.

Polikistik Over Sendromu belirtileri nelerdir?

PCOS tanısı olan hastaların çok tipik şikayet ve bulguları bulunmaktadır. Bunlar;

  • Adet düzensizliği ( en sık )
  • Kıllanma şikayeti
  • Bel çevresinde yağlanma ( erken tipi yağlanma )
  • Sivilce ( akne )
  • Yağlı cilt
  • Adet ağrısı olmaması
  • Adet kanamasının az olması
  • Adet kanının pıhtılaşması
  • Kilo verememe’dir.

Bu şikayetler, PCOS olan hastanın tipik şikayetleridir. Hepsi bir arada olabileceği gibi, sadece tek olarak da görülebilmektedir.

Polikistik Over Sendromu(PCOS) en sık kimlerde görülür?

PCOS tablosu, günümüzde genetik zeminde gelişen, insülin direnci varlığında daha da belirgin hale gelen sistemik bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Burada çok güçlü bir genetik alt yapı olduğu unutulmamalıdır.

Aile hikayesi olan bireyler ile insülin direnci olan insanlarda, kilolu insanlara daha sık görüldüğü unutulmamalıdır.

Kadın yaşam döngüsünde 16-32 yaş aralığında çok belirgin olan hastalık bu yaştan sonra giderek daha az görülmektedir.

40’lı yaşlardan sonra ise hemen hemen tamamen geçmektedir. Ancak hastalığın bulgularının geçmesinin, hastalığın neden olduğu riskleri ortadan kaldırmadığını unutmamak gerekir.

Polikistik Over Sendromu kendiliğinden geçer mi?

Sistemik hastalık olması nedeni ile aslında tam olarak geçmemektedir. Ancak 35’li yaşlardan sonra kadın genitaline olan etkisi azalmaktadır. Sistemik etkileri devam etmektedir.

PCOS’lu hastalar bu hastalığın en belirgin hali olan adet düzensizliğinin düzeleceği umudu ile ara ara ilaçlarını bırakmaktadır. Ancak özellikle 16-32 yaş aralığında hastanın kendiliğinden düzelmesi neredeyse imkansızdır. Ancak tabi ki yılda bir veya iki kez yumurtlama olabilir ama bu durum kadın sağlığı için yetersizdir.

Polikistik Over Sendromu’nun yarattığı riskler nelerdir?

Polikistik over sendromu, sadece adet düzensizliği ve diğer şikayetlere neden olmamaktadır. Yumurtlamanın bozulmasının beraberinde getirdiği riskler bulunmaktadır. Bunlar;

  • Adet düzensizliği
  • Kıllanma artışı
  • Sivilce ve yağlı cilt
  • Kısırlık
  • Şeker hastalığı riski
  • Kalp krizi riski ( normalde kadınlar 60 yaşında sonra kalp krizi geçirirlen, PCOS’lu hastalar 40-45 yaşlarında kalp krizi geçirebilmektedir)
  • Rahim duvarı kanser riski
  • Meme kanseri riski ‘dir.

Ancak burada önemli olanın, kadının adetinin düzene konulması durumunda yukarıda sayılan tüm risklerin ortadan kalkmasıdır. Bu nedenle PCOS hastalığı olan kadınları kontrol altında tutmaktayız ve düzenli muayene ile kadın sağlığını korumaktayız.

Polikistik Over Sendromu tedavi edilebilir mi?

PCOS hastalığı tedavisi olmayan bir hastalıktır. Ancak adet düzeninin sağlanması (ilaçlar ile) ve hastalığın beraberinde getirdiği risklerin ortadan kaldırılması sağlanmaktadır.

Polikistik Over Sendromu diyeti nedir? İşe yarar mı?

PCOS hastalarında, verilen ilaçların yanında, çeşitli diyet önerileri ve yaşam tarzı değişimleri bulunmaktadır. Kilo alımının ve aşırı karbonhidrat içeren gıda kullanılmasının hastalık üzerine olumsuz etkisi olduğu bilinmektedir. Ek olarak spordan uzak yaşamak da hastalığı çok daha belirgin hale getirmektedir. Düzenli spor ve gereken diyetin uygulanması, kısmen hastalığın şiddetini azalttığı bilinmektedir.  Ancak esas olanın ilaç kullanımı olduğunun unutulmaması gerekmektedir.

Endometriozis nedir? Çikolata Kisti nedir?

Endometriozis (Çikolata Kisti)

Endometriozis (Çikolata Kisti) nedir? 

Endometriozis, kadın rahim iç duvar yapısının, rahim dışında, vücudun herhangi bir yerine yerleşmesidir. Sıklıkla yumurtalıklar, tüpler, bağırsak, sinir yapılarını tutmak ile beraber, vücudun her yerinde görülebilmektedir. Çok daha nadir sezaryen yara yerinde veya vajende veya idrar torbasının içerisinde bile görülebilmektedir.

Kronik kasık-karın ağrısı veya her adet döneminde şiddetli ağrı veya cinsel temas sırasında ağrı duyan her kadının endometriozis (çikolata kisti) açısından gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Endometriozis nasıl teşhis edilir?

Endometriozis (çikolata kisti) tanısı iki farklı şekilde konulabilir. Bunlar;

  • Klinik tanı: Klinik tanı hastanın hikayesinin dinlenilmesi, jinekolojik muayene, rektal ve vajinal muayene, ultrasonografi incelemesi, gerek olur ise MR incelemesi sonrasında ön tanı şeklinde klinik tanı konulur. Bu şekilde klinik tanı konulan hastalara endometriozis için ilaç tedavisi başlanılması yanlış değil doğrudur.
  • Patolojik inceleme tanısı: Bu tanı, ameliyat esnasında görülen dokudan alınan biyopsinin patolojik incelemesi ile konur. Burada önemli olan, endometriozis tedavisi için, öncesinde patolojik tanı koymanın gerekli olmadığını bilmektir.
Endometriozis türleri nelerdir?

Endometriozis, aslında halen tanı ve tedavi yöntemleri değişen ve kesin olarak neden olduğu bilinmeyen bir hastalıktır. Bazı risk faktörleri bulunan kadınlarda daha sık olduğu bilinmektedir. Maalesef kesin tedavisi olmayan bu hastalıkta, klinik yerleşim yerine göre farklı isimler verilmektedir. Çok farklı alanlara yerleşebilen bu hastalık ( bağırsaklar, akciğer zarı, idrar torbası, vajen arka duvarı, bartolin kisit, epizyotomi hattı, v.b….). Ancak aslında temelde hepsi aynı hastalıktır. Şimdi verilen isimlere bakacak olursak;

  • Yumurtalığın içine yerleşir ise endometrioma ( çikolata kisti )
  • Tüpler ve rahim dış yüzünde olur ise pelvik endometriozis
  • Karın zarı dışında, sinirlere ve vajen arka duvarına uzanır ise derin infiltratif endometirozis
  • Vücudun diğer alanlarında ( barsaklar ve diğer ) görülmesi ise yaygın endometirozis olarak adlandırılır.
Endometrozis belirtileri nelerdir?

Endometriozisin şikayetleri sıklık sırasına göre aşağıda verilmiştir. Ancak her hastada kendine has bir seyir izlediği unutulmamalıdır.

  • Adet öncesi ve adette şiddetli kasık ve karın ağrısı (en sık karşılaşılan durum)
  • Adet dışında tedaviye cevap vermeyen karın ağrısı
  • Cinsel ilişki sırasında şiddetli ağrı
  • Bebek sahibi olmama
  • Anormal vajinal kanama
  • Yumurtalıkta endometrioma rüptürü

Ancak hastalığın yerleşim yerine göre çok daha farklı şikayetler ile karşılaşılabilmektedir. Burada özellikle en belirgin şikayetin ağrı olduğu unutulmamalıdır. Ağrısı olmadan endometirozis vakası son derece nadirdir. Ek olarak ağrının adet ile yakın ilişkide olması, endometriozis olasılığını çok daha fazla artırmaktadır.

Endometriozis en sık nerelerde görülür?

Endometriozis, vücutta en sık yumurtalıklarda (over) yerleşim göstermektedir. Sonrasında sırası ile rahim dış yüzü, çevresi (pelvik periton), tüpler, vajen arka duvarı, rektum, sinirler, üreter (idrar borusu), pudental sinir, siyatik sinir, bağırsaklar, sezaryen kesi hattı, miyomektomi kesi hattı, akciğer ve diğer nadir yerlerde görülebilmektedir.

Endometriozis nasıl tedavi edilir?

Endometriozis kesin tedavisi olan bir hastalık değildir. Ancak hastanın hayat kalitesini artırmak ve mevcut şikayetini geçirmeye yönelik tedavi şekilleri bulunmaktadır. Günümüzde endometriozis varlığında öncelikle ilaç ile tedavi denenir. Ancak başarılı olunmaz ise ameliyat tercihi seçilir.

Endometriozisde ameliyat ne zaman düşünülür? 
  • İlaçlara cevap vermeyen ağrı varlığında
  • Yumurtalıkta 6 cm üstü çikolata kisti varlığında
  • Kanser şüphesi varsa
  • Kist yırtılması oldu ise ameliyat planlanabilir.

Eski yıllarda, bebek isteği olan hastalarda ameliyat edilmekte iken, günümüzde bu hastalar ameliyat edilmemektedir. Çünkü her ameliyat az da olsa kadına ve yumurtalığa zarar vermektedir ve yumurtalık rezervini kötü etkileyebilir. Bu nedenle bebek isteği olan hastalarda yardımcı üreme teknikleri denenmektedir.

Endometriozis ameliyatı nasıl yapılır?

Günümüzde endometriozis, laparoskopik ( kapalı ) ameliyat ile tedavi edilmektedir. Ancak bazen şiddetli yapışıklık olması nedeni ile açık ameliyat tercih edilebilir. Ameliyatta tüm endometriotik odaklar çıkarılmaya çalışılmakta ve yumurtalıklar korunmaya çalışılmaktadır.

Her koşulda ameliyatın son tercih olduğu unutulmamalıdır. Ameliyat öncesi 3 farklı hekimin yorumunun alınması ve akıldaki tüm sorulara cevap alınarak karar alınması önerilir.

Çikolata kisti patlar mı?

Çikolata kisti, halk arasında endometrioma denen kiste verilen isimdir. Aslında kistin, çikolata ile tek ilişkisi içerisindeki sıvının rengidir. Bu kist, normalde takip edilir, ancak takipte büyüme saptanır ise yırtılma riski nedeni ile ameliyat önerilir. Sıklıkla 6 cm’den sonra yumurtalık kisti yırtılması gelişmektedir. Bu nedenle genelde 6 cm ve üstü vakalar laparoskopik olarak kistektomi yapılarak temizlenir. Bu ameliyatta tüpler ve rahimde değerlendirilir. Yapışıklıklar açılır ve tüm endometriozis odakları ortadan kaldırılır.

Endometriozis kendiliğinden geçer mi?

Endometriozis östrojen bağımlı bir hastalıktır, bu nedenle, doğurganlık çağında hastalıktan kurtulmak son derece zordur. Ancak endometriozisi gerileten en önemli durumun gebelik olduğu unutulmamalıdır. Gebelik ve emzirme süreci, endometriozisi gerileten doğal süreçlerdir. 35 yaş kritik bir düzeydir. Bu yaş ve sonrasında hastalığın kliniği gerileyecektir. Bunun nedeni yumurtalık östrojen sentezinin azalmasıdır. Son olarak rahim ve yumurtalıkların alınması ile hastalık tamamen bitecektir. Ancak bu işlem, doğurganlık çağındaki kadın için uygun değildir.

vulva paget hastalığı, vulvar paget hastalığı

Vulvar Paget

Vulvar Paget genital bölgede görülen cilt hastalığıdır ve sıklıkla menopoz döneminde görülür. Kaşıntılı ve ciltten kabarık olan bu lezyon bazen farklı renkte, bazen de kanamaya neden olabilir. Vulvar Paget özellikle genital hijyene dikkat eden kadınlarda daha çabuk fark edilir. Sıklıkla genital bölgede kaşıntıya da neden olan vulvar paget tanısı biyopsi neticesinde konulur. Biyopsi sonrası hastada ek kanser araştırması yapılmalıdır.

Lezyonun tamamen çıkarılması hasta sağlığı için son derece önemlidir.

Femera Hakkında

İstanbul Ataşehir’de konumlanan Femera Klinik olarak amacımız ihtiyaç duyduğunuz kadına ve çocuğa dair tüm sağlık sorunlarında yanınızda olmak.

Çalışma Saatleri

Pazartesi - Cuma: 10.00 - 18.00Cumartesi: 10.00 - 15.00 Pazar: Kapalı

İletişim

Telefon: 0216 759 06 75Barbaros Mah. Ardıç Sk. Varyap Meridian Sitesi 4 Katlı Plazalar Kısmı G2 Blok K:3 D:17İletişime Geç
Femera Klinik
Whatsapp Destek
Sorunuz mu var? Bize yazabilirsiniz.