


İçerik Başlıkları
Miyom nedir?
Her 5 kadının birinde olan miyomlar, kadın rahminin en sık görülen iyi huylu tümörüdür. Ancak belirli kadınlarda çok daha sık görülmektedir. Miyomlar bulundukları yere göre şikayete neden olurlar. Ancak genel olarak en sık neden olduğu şikayet anormal kanama olmasıdır.
Miyom riskini artıran faktörler nelerdir?
- Yaş: Miyomlar östrojen hormonu bağımlı tümörlerdir. Bu nedenle genelde 30-40 yaş aralığında büyürler, menopoza girince hormonların azalması nedeni ile geriler. Ancak tamamen kaybolmazlar.
- Kilo ve beslenme: Aşırı kilo miyom gelişimini tetikleyen bir diğer durumdur. Myomlar kilolu kadınlarda normale göre daha sık görülmektedir.
- Siyahi ırk: Bazı hastalıklar vardır ki ırk seçer. Miyomlarda bunlardan birisidir. Siyahi kadınlarda miyomlar çok daha sık görülmektedir.
- Çocuk doğurmamak: 30 yaşından önce gebelik ve doğum tecrübesi yaşamamış kadınlarda miyom gelişimi çok daha sıktır. Bu durum miyom gelişimi için en riskli durumdur.
- Genetik yatkınlık: Bazı aileler miyom gelişimine yatkındır. Kesin olarak saptanmamış olsa da miyom gelişimine yatkınlık oluşturan bazı genetik anormallikler varlığı düşünülmektedir. Bu hastalar özellikle 20’li yaşlarda miyomu olan kadınlardır. Bu nedenle genç yaşta miyomu olan kadınların ailevi risk faktörleri bulunmaktadır.
- Sedanter hayat: Spordan uzak durum kadınlarda miyomların çok daha sık görüldüğü bilinmektedir.
- İlaçlar: Kadınlık hormonları ve türevleri, miyom gelişimini tetikleyebilir.
Miyom gelişim riskini azaltan durumlar nelerdir?
Miyom gelişim sıklığını azaltan bazı durumlar vardır. Bunlar;
- Bebek doğurmak
- Sigara içmek
- Zayıf olmak
Bu durumlar içerisinde miyom gelişim riskinin en çok azaltan durum doğum yapmaktadır. Her doğum, kadında miyom gelişim riskini azaltmaktadır.
Miyom hangi şikayetlere neden olur?
Miyomlar, bulundukları yere göre şikayete neden olmaktadır. Aşağıda myom şikayetlerini görülme sıklığına göre sıralanmış bulacaksınız;
- Şikayete neden olmaz ( en sık )
- Adet kanamasının artırır
- Adet ağrısını artırır
- İlişki sırasında ağrıya neden olur
- Sık idrara çıkmaya neden olur
- Kabızlık ve dolgunluğa neden olur
Görüldüğü gibi miyomun en sık şikayeti aslında yoktur. Çoğu kadın muayene oluncaya kadar miyomu olduğunu bilemez. Bu nedenle her kadının yılda bir kez muayene olması gerekmektedir.
Miyomlar vücutta nereye yerleşir?
Miyomlar vücutta en sık rahimde bulunur. Ancak bunun dışında çok nadir alanlarda da miyomlar bulunabilir. Örneğin akciğer bunlardan birisidir veya karın içerisinde herhangi bir alanda veya dış genitalde dudak yapılarında miyomlar gelişebilir.
Miyomlar en sık rahimde bulunmaları nedeni ile bu alan ayrıntılı bilinmelidir.
Göz atabilirsiniz. Rahim Hastalıkları
Rahimde miyomların bulundukları yerler;
- Rahmin dış kısmı ( subseröz )
- Rahim duvarının içi ( intramural )
- Rahim duvarının altı ( submüköz )
- Rahmin tam iç kısmı ( intra kaviter )
Rahim dış kısmı ( subseröz )
Bu miyom yerleşiminde, tümör rahim yatağı yönüne değil, rahim dış kısmına doğru büyür. Dış kısma doğru büyüyen miyomlar kadınlarda sıklıkla herhangi bir şikayete neden olmamaktadır.
Bazen küçük boyutta olabileceği gibi bazen de inanılmaz boyuta büyüyebilir. Ancak çok hastanın karında şişkinlik dışında bir şikayeti yoktur.
Rahim duvarının içi ( intramural )
Miyomlar en sık bu durumda saptanır, rahim kas dokusu içerinde yerleşen miyomlar adet kanamasını ve ağrısını artırır. Sıklıkla çok büyümezler, çünkü büyük boyuta gelmeden şikayete neden olmaktadır.
Rahim duvar yapısının altı ( submüköz )
Rahim duvarı denilen yapının hemen altında yerleşiktir. Bu alanda bulunan miyomlar çok küçük olsalar bile aşırı kanamaya neden olurlar. 1-2 cm çaplı olanlar bile hemen şikayete neden olmaları nedeni ile erken dönemde tespit edilirler. Ek olarak bu miyomlar rahim yatağını bozmaları nedeni ile gebeliğin yerleşmesine engel olabilirler. Oluşmuş gebeliğin düşmesine neden olabilirler.
Rahim tam iç kısmı ( intra kaviler )
Bu miyom lokalizasyonu, diğer yerlerden farklı olarak hem adet kanamamasını artırırken ek olarak ara kanamayada neden olabilmektedir. Çünkü normalde miyomlar ara kanamaya neden olmazlar. Ultrason ve histeroskopi ile kolaylıkla saptanırlar. Bazen rahim filminde bile görülebilirler.
Miyom tanı yöntemleri nelerdir?
Sıklıkla normal kontrol sırasında veya şikayeti olan hastanın yapılan ultrason incelemesinde kolaylıkla saptanır. Ön tanı için ek işleme sıklıkla gerek kalmaz, anca çok sayıda miyom varlığında bazen MR inceleme gerekebilir.
Miyoma eşlik edebilen durumlar nelerdir?
Miyom, östrojen ile gelişen tümörler olması nedeni ile bazen ek hastalıklar ile birlikte olabilir. Miyomlara ek olabilen hastalıklar aşağıda sırlanmıştır;
- Rahim duvarı kalınlığında artış
- Rahim ici polip gelişmesi
- Adenomyozis
- Yumurtalık kisti ve tümörü
- Meme kanseri
- Böbrek kanseri
Bu nedenle miyomu olan kadınlarda ek hastalık olasılıkları da araştırılmalıdır.
Miyomlar ilaçla tedavi edilir mi?
Hayır, ancak ilaç ile geçici süre küçültülebilirler. Ancak bu ilaçlarda ciddi yan etki oluşturabilen ilaçlardır. Hasta ile konuşularak karar verilen tedavilerdir. Kadının ilaçların olası yan etkilerini ve sonuçlarını bilmesi gerekir.
Miyomların cerrahi tedavileri nelerdir?
Miyomlar bulundukları yere göre ameliyat tipleri değişmektedir. Ameliyata karar verirken çok sayıda faktör göze alınmalıdır ve en az 3 farklı doktorun ameliyat kararında ortak fikri olmalıdır.
- Açık ameliyat
- Kapalı ameliyat
- Histeroskopik ameliyat
Üç farklı yoldan miyomlar alınabilmektedir.
Genel olarak açık miyomektomi en çok tercih edilen yöntemdir. Bu ameliyatta miyom boyutuna göre bir kesi yapılarak rahimden miyom alınır ve oluşan efekt kapatılır.Çıkarılan miyomlar patolojik incelemeye gönderilir.
Kapalı ameliyat ( laparoskopik ) ise eski yıllara göre artık çok tercih edilmemektedir. Çünkü rahimden alınan miyomun karın dışarısına çıkarılırken kullanılan morselatör denen aletin, ABD’de kullanımı yasaklanmış olmasıdır. Bu nedenle morselatör denen aletin kullanılacağı kapalı ameliyat tercih edilmemektedir.
Histeroskopik miyom çıkarımı hasta için son derece konforludur. Ameliyat kesisi yoktur. Alt kısımdan yapılması nedeni ile rahime ve karın bölgesine çok daha az zarar verilir.
Gebelik öncesi miyom alınır mı?
Burada karar verilmeden önce hastanın ayrıntılı muayene edilmesi, miyomları yerleri, çapları ve hastanın genel durumu değerlendirmeli ve sonra karar verilmelidir. Size tavsiyemiz, en az 3 farklı doktorun aynı şekilde karar beyan etmesi sonrasında ameliyata karar vermenizdir.
Miyom ameliyatından sonra ne zaman gebe kalınır?
Miyom ameliyatı sonrası gebelik zamanlamasına karar vermede, miyom alma ameliyatını yapan doktorun ön görüsü en doğrusudur. Çünkü ameliyatta miyomu, çıkarıldığı alanı, yaptığı kesiyi ve tamiri yapan doktorun tecrübesi son derece önemlidir. Ek olarak rahim içine girilip girilmediği bir diğer önemli noktadır. Ancak ciddi bir miyomektomi geçiren her kadının 1 yıldan önce gebe kalmaması önerilir. Ancak histeroskopik myomektomi sonrası vakanın durumuna göre 3-6 ay içerisinde gebe kalınabilir.
Miyom nedeni ile rahim alınır mı?
Kadının bebek isteğinin olmadığı ve yaşının 40 üzeri olduğu durumlarda, ön ilaç tedavilerine rağmen geçmeyen şikayetler varlığında rahim alınabilir. Bu ameliyatta sadece miyomlar içeren rahim alınır. Yumurtalıklar alınmaz, yani hasta menopoza girmez.
Miyomlar gebeliği nasıl etkiler?
Bu konu riskli gebelik sınıfına girer; düşük, kanama, erken doğum, bebek kaybı, makat duruş, sezaryen olunması ve doğum sonrası kanamaya neden olabilen bir durumdur. Anne adayının dikkatli takip edilmesi ve riskler konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Göz atabilirsiniz. Riskli Gebelik Belirtileri Nelerdir?
Gebelikte myom dejenerasyonu ( miyom ölümü ) nedir?
Gebelikte miyomlar yerleşim yerlerine göre farklı hallere girebilirler. Büyüyebilirler, kanayabilirler veya küçülebilirler. Bu durum takipte netleşir. Ağrı, kanama ve erken doğuma neden olabilirler.
Miyomu olan anne adayında doğum nasıl olur?
Miyom rahim duvarında bulunduğu yere göre gebeliği etkileyebilir. Gebelik kaybına neden olabileceği gibi, bebeğin duruşunu ve beslenmesinin bozabilir. Özellikle rahimin alt kısmında ise doğum kanalını kapayabilir ve sezaryene neden olabilir. En sık neden olduğu durum normal doğuma engel olmasıdır. Bu durumda sezaryen ile doğum gerçekleştirilir. Miyomun sezaryen sırasında alınıp alınmaması ise tamamen ameliyat içerisinde karar verilen bir durumdur. Karar vermede hekimin tecrübesi en önemlisidir.

İçerik Başlıkları
11. ve 14. hafta arasında detaylı ultrason her gebelikte yapılmak zorunda mıdır?
Evet, bebeği hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyen anne ve baba adayları bu incelemeyi istemektedir. Her aile bu incelemeyi istemeyebilir. Bu nedenle gebeliğin 12. haftasında detaylı ultrason incelemesi yapılmalıdır.
11-14. haftada detaylı ultrasonografi yapılmasının önemi nedir?
Bu haftaların, ultrason ile değerlendirme için özel olmasının çok sayıda nedeni vardır.
Bu nedenlerden bazıları;
- Bebeğin beyin gelişiminde ciddi bir problem olması durumunda ilk bulgular görülür,
- Bebeğin kafatası kemiklerinin gelişiminin bozukluğunun ilk bulguları görülür,
- Hayat ile bağdaşmayan ciddi sakatlıklar ilk bulgularını bu haftada verir.
Yukarıda verilen ve hayat ile bağdaşmayan hastalıkların birisinin varlığında, aileye gebeliği sonlandırma şansı verilmekte ve ileri haftaya gelmeden yapılan küçük bir müdahale ile anne sağlığına yeniden ve kısa zaman sonra kazanabilmektedir. Bu nedenle son derece önemlidir.
Detaylı ultrason sırasında ayrıca aşağıdaki hastalıkların tespitine yönelik de ilk bulgular görülür. Bu hastalıklar;
- Belirli kromozom hastalıkları ilk bulgularını bu haftalarda verir.
- Bebeğin karın ön duvarında olabilen ciddi rahatsızlık bu haftalarda ilk bulgusunu verir.
- Bebeğin el kol ve ayaklarındaki ciddi rahatsızlıklar ilk bulgusunu verir.
- Bebeğin idrar torbasının çıkışında bozukluk olması ilk bulgusunu verir.
- Bebeğin sırt kemiklerindeki açıklık ilk bulgusunu verir.
- Bazı kalp hastalıkları ilk bulgusunu verir.
Yukarında verilen durumların herhangi birisinin varlığında ise;
- Aileye kesin tanı için yapılması gereken testler hakkında bilgi verilmekte,
- İleri haftada ultrason incelemesinin bu alanda daha ayrıntılı yapılmasının sağlanmakta,
- Nadirde olsa, anne karnında yapılabilen cerrahi seçeneklerinin aileye anlatılması gibi avantajlar sağlamaktadır.
Bu nedenle 11-14. hafta ultrasonografik incelemesi son derece önemlidir.
11-14. haftada yapılan ultrason, ikili testi etkiler mi?
Evet etkiler. Çünkü bu kan testi, yani ikili testte risk hesaplaması bebeğin boyu, ense saydamlığının kalınlığı (NT) ve burun kemiğinin durumuna göre değişmektedir. Bu nedenle ultrasonografik incelemede olabilecek olan yanlış bir ölçüm, testi etkiler ve sonucun yanlış olmasına yol açabilecektir.
Anne kanında fetal DNA testi ( noninvaziv test ) yaptıranlar bu ultrason incelemesini yapmalı mı?
Kesinlikle evet, yapılmalıdır. Çünkü anne kanında fetal DNA testi ile özel bazı kromozom anomalileri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunabilir. Ancak ultrason ile görülen diğer bir grup hastalık hakkında bilgi vermemektedir. Bu nedenle eğer bebeğiniz hakkında ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız bu incelemeyi yaptırınız.
11-14. hafta detaylı ultrason incelemesi için açlık gerekir mi?
Hayır, tam tersine tok olmanın bazen avantajı bile olabilmektedir.
11-14. hafta detaylı ultrason incelemesi nasıl yapılır?
Normalde üstten yapılan bir ultrasonografik inceleme ile bu işlem tamamlanabilir. Ancak bazen üstten bazı görüntüleri elde etmek çok zor olmakta ve vajinal ultrasonografi ile değerlendirme tamamlanmaktadır.
Bu nedenle doktorunuz sizden alttan ultrason yapılmasının gerekli olduğunu söyler ise lütfen bu muayeneye izin verin. Bu sayede bebeğinizin incelemesi tam olarak yapılabilecektir.
11-14. hafta detaylı ultrason incelemesi ne kadar sürer?
Normalde, bu inceleme 30 dakika ile 45 dakika sürebilmektedir. Daha kısa veya daha uzun olması çok olası değildir.
Detaylı ultrason incelemesi tekrar yapılır mı?
Evet yapılabilir. Ultrason incelemesi bebeğe zararı olmadığı kanıtlanmış bir inceleme şeklidir. Bu nedenle tekrar yapılabilir.
11-14 hafta ultrasonografik incelemesi bebeğin cinsiyetini kesin söyler mi?
Hayır, özellikle bu haftada bebeğin cinsiyetinin kesinleştirilmesi çok yanlış olabilir. Bu nedenle bebeğinizin cinsiyetinin kesin olarak belirlenmesi için 4. Aydan sonra yapılan ultrasonografi mümkün olmaktadır.
12. haftada detaylı ultrason başka hangi konular hakkında bilgi verebilir?
Anne adayının gebeliğin 11-14 hafta arasında görülmesi ( ortalama 12. gebelik haftası ) sadece bebeğin incelemesi değildir. Anne ve bebeğin ileri hastalardaki olası hastalıkları hakkında bilgi sahibi olunabilir. Tecrübeli Perinatoloji uzmanı bazı ipuçlarını değerlendirebilir. Aşağıdaki hastalıklar hakkında bilgi alınabilir;
- Gebelik zehirlenmesi ( preeklampsi ) hipertansiyon gelişim riski
- Erken doğum riski
- Gelişme geriliği riski
- Gizli şeker hastalığı
Yukarıda verilen hastalıklar, gebeliğin 12. haftasında yapılan detaylı ultrason incelemesi ile erken dönemde tespit edilebilmektedir.
12. hafta detaylı ultrasondan sonra nasıl bir yol izlenmelidir?
Gebelik takibinde iki kez detaylı ultrason yapılır. İlki 12. haftada yapılır. Bu haftada sorun görülmeyen gebelik, ikinci detaylı ultrason ile 20. haftada tekrar değerlendirilir.
Gebeliğin 18-23. haftaları arasında yapılan ikinci detaylı ultrason incelemesi çok daha farklı bir incelemedir.

İçerik Başlıkları
HPV virüsü diğer bir adıyla Human Papilloma Virüs, cinsel yolla insana en sık bulaşan virütik hastalık etkenidir. Yaygınlığı ve neden olabildiği sağlık sorunları nedeni ile son derece önemlidir.
HPV ( siğil ) virüsü nasıl bir virüstür, tipleri nelerdir?
HPV (siğil) virüsü, DNA virüsü sınıfındadır ve 100’den fazla tipi vardır. Çoğu insanda vücutta, ellerde, baş ve boyunda papillom görünümünde veya ben benzeri lezyonlara neden olmaktadır.
Ancak belirli tipi ise sadece genital bölgeye yerleşmektedir. Vücudun her yerinde bulunabilen HPV virüsü tiplerine göre farklı yerlere yerleşebilmektedir.
Örnek verecek olursak;
- HPV Tip 1 ( siğil ) insanda ayak tabanında veya elde HPV kondülom ( siğil ) görünümüne neden olur. Bu bölgelere hastır ve genital bölgeye yerleşmez, vücuda yayılmaz ve kansere neden olmaz.
- HPV 2-4-26-27-29-57 vücudun diğer yerlerindeki siğillerin etkenidir ve genital bölgeye yerleşmez, genital bölgeye has değildir.
- HPV tip 6-11 ise genital bölge siğil etkenidir. Genital bölgeye yerleşir ve nadir olarak bebeğe doğum sırasında bulaşabilir ve ses tellerine de tutunabilir ( laringeal papillomatosis ).
- HPV Tip 16-18 ve diğerleri ise başta genital bölge olmak üzere, kanser gelişim riskine neden olan HPV virüs etkenleridir.
HPV ( siğil ) virüsü nasıl bulaşır?
HPV ( siğil ) virüsü bireyden bireye temas ile bulaşan virüstür. Temas sırasında vücut sıvılarının arasında HPV ( siğil ) bulaşı da meydana gelebilmektedir. Ek olarak doğum sırasında bebeğe de bulaşabilir. Bunun yanı sıra HPV’li virüsü bulunan birey ile cinsel temas, yakın temas, eşya, çarşaflar veya klozetlerle nadirde olsa bulaş olabilmektedir.
HPV ( siğil ) bulaşı nasıl azaltılır?
Cinsel temas ile bulaşı azaltmak amaçlı aşağıdaki önerilerde bulunulabilir;
- HPV aşısı olmak ( erkek ve kadın )
- HPV olduğu bilinen kişi ile temastan kaçınmak
- Cinsel temas sonrası kısa zamanda genital bölgenin temizlenmesi
- Erkek çocuklarının sünnet olması
- Cinsel temas sırasında prezervatif kullanımı
Ancak tüm bu önlemler içerisinde bilimsel olarak kanıtlı olanlar HPV aşısı ( erkek ve kadın ) ve erkekler için sünnet olunmasıdır.
HPV ( siğil ) nasıl tespit edilir?
HPV, DNA virüsüdür ve insan dışında hızla canlılığını kaybetmektedir. Siğil veya HPV’nin tespiti günümüzde son derece kolay yapılabilmektedir. HPV, DNA testi denen inceleme ile özellikle kanser açısından risk oluşturan tipler tespit edilebilmektedir. HPV DNA testi denilen hazır kullanılan kitlerle, vajenden veya dış kısımdan alınan sürüntü örneğinden kolaylıkla HPV ( siğil ) virüsünün olup olmadığı veya hangi tipinin bulunduğu öğrenilebilir.
Riskli HPV virüsü ne demektir?
Riskli HPV virüs ailesinin bir grubu basit siğil etkeni iken, bir grubu ise kanser ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle siğil şüphesi olan bireylerde istenir ise tiplendirme yapılabilir ve kanser ile ilişkilendirilen tipin bireyde bulunup bulunmadığı tespit edilebilir.
HPV ve immünite
HPV ( siğil ) hücre içi virüstür. Yani kana karışmaz veya serbest hareket edemez. Bu nedenle kan ve kan ürünleri ile bulaş olmaz.
Bulunduğu insanda ise hücre içerisine girerek hayatını devam ettirir. Bu nedenle virüse karşı en önemli koruma mekanizması, bulaşmasını engellemektir. Bulaşı engellemenin ise günümüzde tek yolu HPV kanser aşısıdır. Bu konuyu Rahim Ağzı Kanseri bölümünde bulabilirsiniz.
HPV bulaşmış insanda ise virüsün ortadan kaldırılması uzun süre almaktadır. Hücre içerisine gizlenen virüsün bulunup yok edilmesi insanın immün sisteminin gücü ve becerisi ile ilişkilidir.
Bu nedenle immün sistemi etkilenen ve gücü azalan kadınlarda HPV çok daha uzun süre hayatına devam edebilmektedir.
HPV ( siğil ) virüsü nasıl tedavi edilir?
Siğiller insanda, özellikle kadınlarda çok yaygın saptanırken, erkeklerde sıklıkla bir veya iki adet bulunur. “Papillom” denen siğiller sıklıkla büyük ve küçük dudaklar üzerinde ve anüs çevresine yerleşebilmektedir.
Tedavide bu “papillom” denilen et beni ve benzeri lezyonların ortadan kaldırılması işlemidir. Bu işlem çok farklı tekniklerle yapılabilir.
HPV tedavisinde kullanılan tedavi seçenekleri;
- Koterizasyon( yakma )
- Kriyoterapi ( dondurma )
- Trikloroasetik asit
- Diğer
Bu tedavilerden hastaya uygun olan tedavi seçeceği uygulanır. Ancak tekrarlama olasılığı yüksek olması nedeni ile aralıklarla tekrar kontrol edilmelidir.
HPV’nin kanserlerle ilişkisi nedir?
HPV virüsünün ilişkili olduğu bir grup kanser bulunmaktadır. Bu kanserler ;
- Rahim ağzı kanseri
- Dış genitalya kanserleri
- Ağız içi kanserleri
Ancak en ilişkili olduğu kanser rahim ağzı kanseridir. Bu nedenle HPV şikayeti olan kadınlarda smear testi ve takibi çok daha önemlidir.
HPV aşısı kime ne zaman yapılmalı?
HPV aşısı, canlı bir aşı değildir. Bilinen ciddi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Yapılış şeması ise aşı tipine göre değişmektedir. Aşı için en uygun aşılama zamanı aktif cinsel yaşam başlamadan öncesidir. Ancak cinsel hayat başladıktan sonrada yapılabilir. Aşılama için genel bir yaş sınırı yoktur.
Ancak kız ve erkek çocuklarında ortalama 12-15 yaş arasında yapılması önerilmektedir. Bunun dışında cinsel aktif herhangi bir yaşta olan erkek ve kadınlara aşılama yapılabilir.
HPV’nin gebelikte seyri nasıldır?
HPV virüsü, gebelikte gelişen immün sistem değişikliği nedeni ile sıklıkla yayılma eğilimindedir. Yani gebeliğin özellikle 20. haftasından sonra bireyde var olan ve inaktif bulunan siğiller büyür ve görülür hale gelirler.
Ek olarak tüm dış genitalyaya yayılabilmektedir. Gebelikte HPV ( siğil ) etkeni, artan hormonlar nedeni ile büyüdüğü ve yayıldığı düşünülmektedir.
HPV ( siğil ) doğuma engel mi?
HPV ( siğil ) kadında, doğum şeklini belirli durumlarda etkilemektedir. Gebelikten önce veya gebelikte siğilin saptanması durumunda ayrıntılı genital muayene yapılmalıdır. Bu muayenenin sonunda, bebeğin doğum sürecinde bu virüs ile olası temas riski gözden geçirilir ve buna göre normal doğum veya sezaryen kararı verilir. Doğumda bebeğe bulaşması durumunda bebeğin ses tellerine yerleşebilen HPV, laringeal papillomatöz denen hastalığa neden olabilmektedir.

Düşük, yani gebelik kaybı çok farklı nedenlerle meydana gelebilmektedir. Düşük nedenlerini ise anne, baba, bebek ve çevresel etkenler olmak üzere pek çok değişken oluşturabilir.
Gebelik sürecinde gebeliği taşıyan ve doğum gerçekleştiren anne vücudu, gebelik için özel yaratılmıştır. Ancak gebelik sürecinin sağlıklı ilerlemesi için temelde bazı şart ve durumların sağlanmış olması gerekir.
Genel olarak düşük nedenlerini önlenebilen ve önlenemeyen nedenler olarak da ayırabilmek mümkündür.
Önlenemeyen düşük nedenleri nelerdir?
- Bebeğin genetik anormallik taşıyor olması ( %50-60 )
Önlenebilen anne kaynaklı düşük nedenleri nelerdir?
- Anne adayının gebelik öncesi kilo ayarlamasının yapılması
- Anne adayının gebelik öncesi gereken aşılarının yapılması
- Anne adayının gebelik öncesi kansızlığının düzeltilmiş olması
- Anne adayının gebelik öncesi vitamin eksikliğinin düzeltilmiş olması
- Anne adayının gebelik öncesi var olan şeker hastalığının düzeltilmiş olması
- Anne adayının gebelik öncesi var olan tiroid hastalığının düzeltilmiş olması
- Anne adayının gebelik öncesi var olan tansiyon hastalığının ve ilacının düzenlenmiş olması
- Anne adayının epilepsi ( sara ) hastalığının ilaçlarının düzenlenmiş olması
- Anne adayının çalışma ortamında bulunan riskli durumların düzeltilmiş olması
- Anne adayının var olan ve gebeliği tehdit eden miyomlarından kurtarılmış olması
- Anne adayında var olan rahim ağzı yetmezliğinin tedavi edilmiş olması
- Anne adayında var olan SLE ( lupus ) hastalığının tedavi altına alınmış olması
- Anne adayında var olan antifosfolipid sendromuna yönelik ilaçların ayarlanmış olması
- Anne adayının mevcut diş hastalığının gebelik öncesi düzeltilmiş olması
- Rahimde septum ( perde ) veya T şekilli rahimin düzeltilmiş olması
- Rahim içi yapışıklığın düzeltilmiş olması
- Anne adayının hayat düzeninin sağlanmış olması
- Anne adayının kanaması olması durumunda yeterli tedaviyi almış olması
- Anne adayının gereken istirahat durumuna geçmiş olması
Görüldüğü gibi düşüklerin büyük kısmı önlenemeyen sınıftadır. Ortalama %50-60 oranında önlenemeyen düşük meydana gelmektedir. Bu nedenle ilk gebelik kaybında, rutin olarak düşen gebeliğin kromozom analizi yapılması rutin değildir. Ancak iki ve daha fazla gebelik kaybı olması durumunda, hem düşen gebeliğinin kromozom incelemesi hem de diğer önlenebilen düşük nedenlerinin araştırılması gerekmektedir.

İçerik Başlıkları
Sezaryen nedir? Sezaryen doğum nasıl gerçekleşir?
Sezaryen ameliyatı, dünyada en çok yapılan cerrahi işlemdir. Bulunduğu ve sağlıklı yapıldığı yıldan beri anne ve bebek sağlığı için gerektiğinde hayat kurtarıcı bir işlemdir. Günümüz şartlarında her yüz ilk gebelikten ortalama %10-20’si sezaryen ile doğum yapmaktadır. Sezaryen isminin nereden geldiği tam olarak bilinmemektedir. Ancak Eski Roma Kralı Sezar’ın bir kadın gebe iken vefat eder ise anne ve bebeğin ayrı ayrı gömülmesi emrinin verilmesi ile ‘Sezar’ın yaptığı gibi’ anlamında kullanılmıştır.
Hangi durumlarda sezaryen doğum yapılmalıdır? Sezaryen doğum tipleri nelerdir?
Sezaryen gerekliliği farklı başlıklar altında değerlendirilir. Çok farklı nedenler sezaryen ile doğumu gerekli kılar. Bunları sıralayacak olursak;
Anne adayı kaynaklı sezaryen nedenleri
Anne adayının kemik yapısı nedeni ile: Anne kemik yapısının dar olması, şekil bozukluğu olması veya açılarının kısa olması, doğumda anne ve bebeği zora sokabilir. Bu durumda müdahale gerekebilir. Bu günümüzde, eskiden de olduğu gibi en sık sezaryen nedenidir. Kemik yapı bozukluğu, sancı olmayan dönemde yapılan çatı muayenesi ile tanınabileceği gibi bir kısmı da anne rahmi sancılandıktan sonra tanınmaktadır. Yani doğum dinamik bir süreçtir ve bu nedenle yakın takip edilmelidir.
Annenin rahim yapısı neden ile: Anne rahminin yeterince gelişmemesi, perde olması, rahim ağzı yetmezliği, ters durması, rahimde büyük miyomlar olması veya adenomiyotik rahime sahip anne adaylarının rahimleri doğum süresince zorlanır ve doğum sonrası kanama riski gelişir. Bu nedenle rahimi çok zorlamadan sezaryen ile gebeliği sonlandırmak gerekebilir.
Annenin sistemik hastalığı nedeni ile: Anne adayının var olan kalp, akciğer veya beyin ile ilişkili bazı hastalıkların doğum sırasındaki ıkınma sırasında daha kötü etkilenme riski olması durumunda, anne sağlığı amacı ile sezaryen yapılabilmektedir. Bazı hastalıklar ise gebelik süresinde ortaya çıkar bunlarda bir an önce gebeliği sonlandırmak gerekir. Bu nedenle sezaryen olunabilir. Bunlara örnek olarak gebelik zehirlenmesi, gebelik kolestazı, gebelik karaciğer yetmezliği, HELLP sendromu, gebelikte beyin kanaması gibi çok farklı hastalıklar durumunda da sezaryen olunabilir.
Bebek kaynaklı sezaryen nedenleri
Bebek nedeni ile: Henüz doğmamış bebeğin ultrason ile incelenmesinde bebekte var olan aşırı irilik, aşırı gerilik, bebek suyunun aşırı fazla olması, bebeğin ters durması, bebeğin başını tam olarak kemik yapıya yerleştirmemiş olması, erken doğum varlığında, bebeğin kordonunun sarkması, bebek kalp atışlarının düşmesi, bebekte var olan bazı hastalıkların olması ( kalp anomalisi, sakrokoksigeal tümör, kardiyak tümör, başta sıvı toplanması ( hidrosefali ), v.b. bebeğin sağlıklı doğma şansını azaltan durumlar varlığında sezaryen yapılabilir.
Bebek eşinin yapısı nedeni ile: Bebeğin eşi denilen plasentada var olan bazı hastalıklarda sezaryene neden olabilmektedir. Bunlar içerisinde bebeğin eşinin önde gelmesi ( plasenta Previa ), bebeğin eşinin doğumdan önce ayrılması( plasenta dekolmanı ), bebeğin eşinin yapışıklık olması, bebeğin eşinde tümör olması gibi nedenler sezaryene neden olabilmektedir.
Sezaryen tipleri;
- Normal klasik sezaryen
- Phannenstiel tekniği ile sezaryen
- Joel-cohen tekniği ile sezaryen
Normal klasik sezaryen : Günümüzde sadece belirli durumlarda yapılmaktadır. Onun dışında artık terk edilmiştir. Bu ameliyatta cilt kesisi göbek altında ve yere dik bir kesidir. Sonrasında rahimde aynı şekilde kesilerek bebeğe ulaşılır. Bu teknik son derece eski ve kullanılmayan bir tekniktir. Bu teknik günümüzde sadece plasenta previa olup ve acreata veya increata olan ( yapışık bebek eşi ) vakalarda tercih edilmektedir. Rahim alma ihtimali yüksek durumlarda bu kesi anne, bebek ve doktor için son derece uygun ve tercih edilmesi gereken tekniktir.
Phannenstiel tekniği ile sezaryen: Yaklaşık 100 yıldır yapılan sezaryen tekniğidir. Kesi, cilt çizgilerine yatay hafif kavisli bir kesidir. Sonrasında cerrahi makas ve gerekli aletler ile teknik bir şekilde içeri girilir. Hem ilk gebelikte hem de sonraki sezaryenlerde uygulanmaktadır.
Joel-cohen tekniği ile sezaryen: Yaklaşık 20 yıldır dünyanın farklı ülkelerinde uygulanan tekniktir. Kesi normal sezaryen kesisinin 3 cm üzerinde göbeğe daha yakın ve düzdür. Kesi sonrası tabakalar el ve parmakla geçilir. Phannenstiel tekniği ile karşılaştığında ağrı ve ateş gelişim riski daha düşük olsa da uzun dönemde etkisini gösterecek çalışma yoktur. Bu nedenle sıklıkla ilk gebelikte tercih edilen sezaryendir.
Sezaryen doğumda genel ve epidural anestezi farkı nedir? Nasıl uygulanır?
Sezaryen operasyonu sırasında tercih edilen anestezi tipleri hastaya göre tercih edilmektedir. Genelde yapılan işlem epidural anestezidir. Ancak yapılamaması durumunda genel anestezi tercih edilmektedir. Epidural anestezi anne ve bebek için çok daha konforludur. Ancak her anne adayı bu işleme uygun değildir. Örneğin;
- Epilepsi ( sara ) hastası olanlar
- Kan sulandırıcı iğne kullananlar
- Kan sulandırıcı hap kullananlar
- Kan pıhtılaşma hücreleri düşük olanlar
- Tansiyonu aşırı yüksek olanlar
- Panik atak hastası olanlar
- Acil doğum olması gereken durumlar
Bu hastalar epidural için uygun değildir. Bu nedenle epidural öncesi anestezi uzmanı işlem öncesi hastasını görmesi ve gereken soruları sorması gerekmektedir. Epiduralde anne adayı hekimi duyar, kendine yapılan işlemleri hissedebilir ancak kesinlikle ağrı olmamalıdır. İşlemin amacı ağrının olmamasıdır. İşlem sırasında ağrı olması epiduralin tutmadığı anlamına gelir. Bu durumda genel anesteziye geçilerek işleme devam edilmelidir.
Sezaryen doğum kaçıncı haftada uygulanır?
Normalde, herhangi bir doğumu gerektirecek özel bir durum yoksa, elektif, yani isteğe bağlı sezaryen ameliyatı için 38-39 hafta doğum için uygun haftadır. Ancak karar vermede anne, bebek hastane şartları değerlendirilmelidir. Ancak acil sezaryen gerektiğinde ise her haftada sezaryen ile doğum yapılabilir.
Sezaryen doğumlarda ek ameliyatlar hangi durumlarda yapılır?
Sezaryen sırasında çok gerekmedikçe ek ameliyat yapılmamaktadır. Günümüzde sezaryene en sık eklenen cerrahi tüp bağlama ( tubal sterilizasyon ) ameliyatıdır. Tüp bağlama sırasında sezaryanın aşırı uzamaması nedeni ile güvenle yapılabilir. Ancak bazen ek ameliyat yapılabilir. Özellikle miyom, kist, eski yara izlerinin çıkarılması veya bazı yapışıklıklar için sezaryen uzatılabilir ve ek cerrahi uygulanabilir. Ancak kesinlikle liposuction yapılmamalı, herhangi bir estetik cerrahi uygulanmamalıdır.
Sezaryen doğumdan sonra nelere dikkat edilmelidir?
Sezaryenin tipine, hastanın durumuna ve ek hastalık varlığına göre öneriler değişmekle birlikte bazı genel öneriler vardır. Bunlar;
- Sezaryen sonrası anne adaylarının, ameliyat olan hasta psikolojisinde olmaması en önemli önlemdir. Yavaş yavaş hayata karışmalı ve hareket etmelidir.
- Evde uzun süre yatak istirahati yapması bazı risklere neden olabilir. Bu nedenle hareket edilmelidir.
- Bol sıvı alınmalı ve 3 saat ara ile bebek emzirmeye devam edilmelidir.
- Bebeğin göğüsü tam boşaltamaması durumunda pompa yardımı ile göğüs boşaltılmalıdır.
- Göğüslerin dolu kalması annede ateş ve ağrıya neden olabilir.
- Ağrı kesici ve diğer ilaçlar dikkatli kullanılmalıdır.
- Korse kullanılabilir, korse kullanımının herhangi bir zararı yoktur.
- Gaz oluşumuna neden olacak gıdadan uzak durulmalıdır.
- Allerjiye neden olacak gıdadan uzak durulmalıdır.
- Mümkünse her gün ılık duş alınmalı.
- Aşırı inek sütü ve süt ürünü kullanımından kaçınılmalıdır.
- Sütün tam geldiği gün hafif bir ateş olacaktır.
- Bunun dışında ateş olması durumunda özellikle göğüsler ve ameliyat yeri muayene edilmelidir.
- Kanamalı ve pıhtılı akıntı normaldir ve her geçen gün azalmalıdır. Ancak kötü koku olmamalıdır.
- Yeni teknikler nedeni ile yara bakımına gerek kalmamıştır.
- Özel estetik dikiş yapılması neden ile dikiş alınmamaktadır.
Öneriler hastaya özel olarak verilmelidir. 10 gün sonra yara bakımı ve lohusalık bitiminde genel kontrol yapılmalıdır.

İçerik Başlıkları
Anne karnında bebekte kalp tümörü görülmesi
Anne karnında yapılan ultrason incelemesinde son derece nadir olarak kalp tümörü görülebilmektedir. Anne ve baba adayı için çok önemli bir haber olan kalp tümörü varlığı sonrası yapılması gereken çok sayıda test ve araştırma bulunmaktadır. Bu makalede gerçek bir vaka üzerinden rhabdomyom varlığında gebelik takibi, hastalığın seyri, tuberoz skleroz araştırması, doğum ve sonraki takip hakkında bilgi bulabileceksiniz.
Rhabdomyomun gebelik süreci
Sıklıkla gebeliğin 20-30. haftaları arasında yapılan ultrason incelemesinde bebeğin kalbinde tümör olduğu şeklinde ön tanı ile tanınır. Sonrasında perinatoloji uzmanı muayenesi istenir. Perinatoloji uzmanı muayenesi ve bebek kalp doktoru ekokardiyografik incelemesi ile rhabdomyom ön tanısı konur ve aile bilgilendirilir. Gebelik süresince nadiren kalp yetmezliği ve ritim bozukluğu olarak bebek kaybedilebilir. Bu nedenle sık aralıklarla bebek ultrason incelemesi ile takip edilmelidir.
Detaylı ultrasonda rhabdomyom görülür mü?
Bebeğin 18-23. haftaları arasında yapılan detaylı ultrason incelemesi sırasında sıklıkla görülmez. Çünkü bu tümör genelde 24. haftadan sonra gelişmektedir. Ancak bazen 20. haftada da görülebilir.
Göz atabilirsiniz. Riskli Gebelik Nedir? Riskli Gebelik Uzmanı- Perinatoloji Uzmanı kimdir?
Anne karnında bebek kalbinde tümör olduğunda neler yapılmalı?
Bu durumda aile perinatoloji uzmanı tarafından değerlendirilmeli, detaylı ultrason tekrar yapılmalı, sonrasında aşağıdaki işlem ve muayeneler aileye önerilmelidir.
- Perinatoloji uzmanı takibi
- Detaylı ultrason
- Genetik uzmanı muayenesi
- Tuberoz skleroz hakkında ailenin bilgilendirilmesi
- Bebek kalp ultrason ( fetal ekokardiyografi ) yapılması
- Kordosentez veya amniyosentez seçeceğinin aileye sunulması
- Bebeğe anne karnında MR inceleme yapılmasının önerilmesi
- Bebeğin iki hafta ara ile takibe alınması
- Anne karnında bebek ölümü nadiren olabilen bir durum olması nedeni ile ailenin ayrıntılı bilgilendirilmesi ve tüm olasılıklara hazırlanılması.
- Anne, baba ve bebekte genetik araştırma yapılması
Tuberoz skleroz hakkında ayrıntılı bilgi alınmalı
Maalesef anne karnında bebek kalbinde tümör olduğunun görülmesi durumunda akla tuberoz skleroz gelmektedir. Kalpte görülen tümör varlığında bebekte yüksek oranda görülme olasılığı olan bir hastalıktır. Maalesef genetik aktarımı olan bir hastalıktır ve seyri son derece değişiktir. Bu hastalarda aşağıdaki durumlar gelişebilir;
- Kalp ritim bozukluğu
- Kalpte çok sayıda tümör olması
- Yüzde burun çevresinde cilt renginde sed nodüller
- Epilepsi ( sara ) hastalığı
- Beyin böbrek ve karaciğerde tuberoz yapıları
- Böbrek yetmezliği
- Değişik seviyede zeka geriliği
- Ciltte beyaz lekeler veya burun kenarlarında nodüller
Anne karnında tuberoz skleroz tespit edilir mi?
Evet, tespit edilebilir. Bebekten alınacak olan kan örneği ( kordosentez ) veya bebeğin bulunduğu ortamdan alınan sıvı örneği ( amniyosentez )ile bu hastalığın bebekte var olup olmadığı kesinlikle öğrenilebilir. Aileye kesin bir sonuç verilebilir.
Kalpte tümörü olan bebek normal doğar mı?
Kalpte çok sayıda tümörü olan bebeklerde doğum sırasında ritim bozukluğu veya kalp yetmezliği gelişebilir. Bu nedenle sezaryen ile doğmaları ve doğum sonrası yenidoğan uzmanı ve bebek kalp uzmanı tarafından vakit geçirilmeden muayene edilmelidir. Doğum sonrası bebeklerde kalp ritim bozukluğu ve epilepsi ( sara ) nöbeti geçirme oranı yüksektir.
Doğum sonrası rhabdomyom ne olacak?
Doğum sonrası kalpte olan tümörler hızla geriler ve genelde kaybolurlar. Çok nadiren ameliyat gerekli olur. Eğer tuberoz skleroz birlikteliği yok ise bebeğin sonraki hayatında ek herhangi bir risk olma olasılığı son derece düşüktür.
Rhabdomyom’dan sonraki gebelik nasıl olmalı?
Eğer tuberoz skleroz tespit edilen ve kalbinde tümör ile doğan bebeği olan bir aile ile karşı karşıyaysak, öncelikle genetik uzmanı tarafında aile değerlendirilmeli.
- Anne ve babada genetik eğilimi oluşturacak bozukluk veya akraba evliliği tespit edilmesi durumunda sonraki gebelikte erken haftalarda koryon villus örneklemesi veya amniyosentez ile kesin tanının erken gebelik haftalarında konulması ve aileye terminasyon seçeceğinin sunulması.
- Bir diğer seçenek ise bu aileye tüp bebek yöntemi ile gebelik elde edilmesi ve bebeğin transferi öncesi genetik araştırma yapılarak hastalığı taşıyıp taşımadığının tespiti sonrası transfer yapılmasıdır.

İçerik Başlıkları
İnfertilite nedir?
Anne ve baba olmaya karar veren çiftlerin, bir yıl süre ile düzenli birliktelik yaşamaları durumunda %85 oranında gebelik elde edilebilmektedir. İşte bu süre sonunda %10-15 hasta gebelik elde edemez. Bu hasta grubuna infertil, bu soruna ise infertilite denir.
Eski yıllarda bebek için beklenen süre 2 yıl iken, son 15 yıldır, bu süre 1 yıla indirilmiştir.
İnfertilite çeşitleri nelerdir?
İnfertilite, halk arasındaki ismi ile kısırlık neden oluşları açısından üç ana gruba ayrılır. Bunlar;
- Kadına ait nedenler (%40) Detaylar için tıklayınız. Kadına ait İnfertilite Nedenleri
- Erkeğe ait nedenler (%40) Detaylar için tıklayınız. Erkeğe ait İnfertilite Nedenleri
- Açıklanamayan nedenler (%20)
Görüldüğü gibi erkek ve kadın kısırlık nedenleri oransal olarak benzerdir. Ek olarak bir grup aile ise açıklanmayan yani herhangi bir neden bulunamayan hasta grubuna girmektedir.
İnfertilite şikayeti olan çiftlere hangi testler uygulanmalıdır?
Bebek isteyen ve bir yıldır düzenli ilişkiye rağmen gebelik elde edemeyen aileye çok sayıda test ve inceleme yapılmalıdır. Bu testleri aşağıda sıralayacak olursak;
- Adetin 3. günü kadın yumurtalık rezerv değerlendirilmesi
- Adetin 3. günü hormon ölçümü
- Rahim ve yumurtalık ultrason incelemesi
- AMH ölçümü
- Rahim filmi ( adet bitimi sonrası )
- Spermiyogram incelemesi
- Kronik hastalık tarama testleri
- Yumurtlama takibi ve tespiti’dir.
Tüm bu incelemelerde herhangi bir sorun bulunur ise aile ile görüşülür ve tedavi yolu belirlenir.
İnfertilite tedavi yöntemleri nelerdir?
Anne ve baba adayının detaylı incelemesi sonucunda olası kısırlık nedeni tespit edildikten sonra, aileye tedavi yolları anlatılır. Bunlar;
- Yumurtlama takibi ve ilişki günü belirleme
- Yumurta büyültme ve çatlatma
- Yumurta büyültme, çatlatma ve aşılama
- Tüp bebek uygulaması’dır.
Bu tedavi yollarından aileye uygun olan belirlenir ve tedaviye başlanır.

Erkeklerde kısırlık (infertilite) nedenleri nelerdir?
Erkekte kısırlık nedenleri üç ana başlık ile incelenmektedir. Bunlar;
1- Hormonal ve kromozomal bozukluklar
- Santral hormon bozukluğu
- Obezite
- Aşırı koitus
- Kallman sendromu
- Klinefelter sendromu
- Psikososyal-endokrin erektil disfonksiyon
- Prolaktin homon yüksekliği
2-Testis ve sperm çoğalma bozuklukları ( en sık )
- Varikosel
- İnmemiş testis
- İmmotil silia sendromu ( kartagener sendromu )
- Aşırı sigara, alkol ve aşırı sıcak
- Enfeksiyon ve porsiyon geçmişi
- Kemoterapi veya radyasyon tedavisi
3-Sperm boşalma yolları bozuklukları
- Vas deferens denen, sperm boşalma kanalının doğumsal yokluğu’dur.
Erkekte kısırlık önceden anlaşılır mı? Erkeklerde kısırlık belirtileri nelerdir?
Erkek kısırlık nedenleri kadınlarda olduğu gibi sıklıkla belirti vermez. Ancak belirli nedenler vardır ki bazı durumlara neden olabilirler. Bunlardan hormon bozuklukları, erektil disfonksiyon ve enfeksiyonlar kolaylıkla belirti verebilir.
Ancak erkek kısırlık nedenlerinden en sık görülen sperm çoğalma bozukluğu veya hareket bozukluğunun hiçbir işareti bulunmamaktadır. Bu nedenle erkeklerde sperm sorunları için yapılan sperm tahlili kullanılır ve kısa sürede tanı konulabilir.
Erkeklerde kısırlık (infertilite) tedavisi mümkün müdür?
Eski yıllarda sperm sayısını artırmak için tedaviler denenmekteydi. Ancak günümüzde ICSI denilen yöntem ile tüp bebek yapıldığı için tek bir canlı sperm bile bizlere yetmektedir. Bu nedenle canlı spermi olan bir baba adayında umut her zaman vardır. Ancak bazen boşaltma sıvısında canlı spermi olmayan baba adaylarında testis biyopsisi yapılmakta ve sperm aranmaktadır. Bu işleme TESE denilir ve tecrübeli üroloji uzmanı tarafından yapılmaktadır.

İçerik Başlıkları
Kadınlarda kısırlık (infertilite) nedenleri nelerdir?
- Yumurtalık hastalıkları
- Rahim hastalıkları
- Tüp hastalıkları
- Hormon bozuklukları
- Yumurtlama bozuklukları
- Cinsel işlev bozuklukları
- Sistemik hastalıklar ( tiroid, şeker, böbrek ve karaciğer hastalıkları v.b.)
Yukarıda sıralanan nedenlerin alt başlıkları da bulunmaktadır. Tüm bu nedenler ayrıntılı incelenmeli ve sonuçlar total olarak değerlendirilmelidir.
Kadında kısırlık belirtileri var mıdır?
Kısırlık bir grup anne adayında, evlenmeden önce bile tahmin edilebilir. Ancak çoğu neden herhangi bir şikayete neden olmadan, sadece evlendikten sonra ortaya çıkmaktadır. Ancak özellikle belirli şikayetler, olası yumurtlama bozukluğu ve/ veya hormon bozuklukları ve/veya rahim hastalıklarını işaret etmektedir. Bu nedenle aşağıda verilen durumlardan bir veya birkaçı sizde de varsa, sizde kısırlık şikayeti ile karşı karşıya kalabilirsiniz.
Bunlar;
- Adet düzensizliği
- Kıllanma şikayeti
- Bel çevresinde yağlanma
- Yağlı cilt ve aşırı sivilce
- Adet döneminde aşırı ağrı
- Adet döneminde aşığı karın ağrısı
- Kötü kokulu akıntı, ateş ve kasık ağrısı
- Adet döneminde hiç ağrı olmaması
- Adet kanamasının 3 günden az olması
- Adet ortasında akıntı artmaması
- Yumurtlama sonrası vücut ısısı artmaması
- Anne veya kız kardeşinde kısırlık veya düşük hikayesi olması
- 35 yaş üstü olunması
- Kronik hastalık bulunması
- Kanser tedavisi geçirmiş olmak
- Atom tedavisi veya kemoterapi almış olmak’tır.
Bu durumlar, beraberinde kısırlık getirebilen durum veya şikayetlerdir. Gebelik planlamasından önce muayene ve gereken testlerin yapılması önerilir.
Kısır olup olunmadığı öğrenilebilir mi?
Evlenmeden ya da gebelik planlamasından önce yapılabilecek test ve incelemeler ile kısırlık öğrenilebilir. Bu incelemeler;
- Adetin 3. günü kadın hormonlarının ölçümü
- Adetin 3. günü yumurta sayılması
- Yumurtlama takibi
- Ultrason ile rahim, rahim ağzı ve yumurtalık incelemesi
- Antimüllerian hormon ölçülmesi (AMH)
- Rahim filmi çekilmesi
- Kronik hastalık araştırması yapılması
Bu testler, kadın nedenleri için başlangıçta önerilen bazal testlerdir. Hastanın durumuna göre daha da genişletilebilir.
Kısırlık anneliğe engel midir?
Kısırlık sadece anne adayı ile değil, aile birlikte değerlendirilmeli ve yol haritası aile ile birlikte çizilmelidir. Ailenin bebek istek düzeyine göre tedavi seçenekleri değerlendirilir. Çoğu aile basit tedaviler ile bebek sahibi olurken, bir grup aile defalarca tüp bebek uygulamasına rağmen gebelik elde edememektedir. Ancak günümüzde bu oran giderek azalmaktadır. Bu nedenle hep umutlu olmak ve ailenin moralini yüksek tutmak gerekmektedir.
Polikistik over (PKOS) hastalığı olanlar anne olabilir mi?
Polikistik over hastalığı, kadında yumurtlama bozukluğu ile giden sistemik bir hastalıktır. Yani sadece yumurtalık hastalığı değildir. Bu nedenle sistemik bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Bu hasta grubunda gebelik elde edilmesi amacı ile anne ve baba adayına bir yıl süre verilir. Bu bir yıl sonucunda gebelik elde edilmez ise basit yumurta büyültme tedavisi yapılarak gebelik kolaylıkla elde edilebilir.
Yani polikistik over hastalığı olan kadınların bir grubu bebek elde etmek için uğraşmak zorunda kalabilir. Ancak çok basit bir tedavi ile gebelik yolu da açılabilecektir.
Detaylı bilgi için göz atabilirsiniz. Polikistik Over Sendromu (PCOS)
Endometriozis hastalığı olanlar anne olabilir mi?
Endometriozis hastalığı, kadın hastalıkları içerinde tedavisi olmayan bir durum olarak yer tutmaktadır. Ancak gebeliğe engel bir durum çoğu zaman teşkil etmez. Endometriozis hastalığında normal yolla gebelik elde edilebileceği gibi gebelik elde edilemediği durumlarda tıpkı polikistik over hastalığı gibi basit tedaviler veya tüp bebek yardımı ile gebelik oluşabilir.
Detaylı bilgi için göz atabilirsiniz. Endometriozis (Çikolata Kisti)
Endometriozisli hasta gebe kaldığında hem hastalık iyileşir hem de gebelikte herhangi bir anormallik olmaz. Bu nedenle endometriozisli hastaların özel değerlendirilmesi gerekmektedir.

Üzüm gebelikleri ( trofoblastik hastalıklar) nedir?
Halk arasında üzüm gebeliği denilen bebek eşinin hastalıkları kadın hastalığı olarak görülebilir. Bu hastalıkların tipleri birbirinden çok farklı olabilmektedir. Anne ve baba adayının cinsel ilişkisi sonrasında oluşan gebelik ürününün normalden farklı bir şekilde gelişmesi ile oluşan bu hastalıkta bazen bebek bile gelişebilmektedir. Ancak kesinlikle sağlıksız olan bu durumda anne rahmi boşaltılmaktadır.
Trofoblastik hastalıklar yani üzüm gebelikleri ikiye ayrılır;
- Komplet mole
- Parsiyel mole
Üzüm gebelik (trofoblastik hastalık) şikayetleri nelerdir?
- Vajinal kanama
- Yumurtalık kisti
- Hipertansiyon
- Bulantı, kusma
Bu belirtiler sıklıkla gebelik sırasında da yaşanabilmektedir ancak ultrason muayenesi sırasında kolaylıkla tanınırlar. Trofoblastik hastalık ( hidatiform mole ) hastanın ön tanısı sonrası, boşaltım tedavisi uygulanır ve hasta takibe alınır. Boşaltım sonrası takip edilen hastanın haftalık ve aylık gebelik testi kontrolü yapılmalıdır. Hastalık rahimde tekrar edebileceği gibi akciğer ve vajen başta olmak üzere tüm vücuda da dağılabilir. Ancak ileri hastalıklarda dahi tedavi mümkündür.
Üzüm gebelik (trofoblastik hastalık) tedavi yöntemleri nelerdir?
Üzüm gebelik diğer bir adıyla trofoblastik hastalıkların tedavi yöntemleri hastanın durumuna göre değerlendirilmekle birlikte iki aşamalı olabilir.
- Ameliyat ile bölgenin temizlenmesi
- İlaç ile ameliyat sonrası tedavi’dir.